Friday, 5 October 2012

4 Ekim 2012 Nik Bärtsch's Ronin İstanbul Konseri'nin Ardından

Ayin bu sefer Babylon'daydı. Çok sevdiğimiz yetenekli perküsyonist Andi Pupato gruptan ayrıldıktan ve Nik Bärtsch's Ronin dörtlü hale döndükten sonra grup dünya çapında henüz ikinci konserlerini verecekti ve biz onları bu yeni halleriyle Türkiye'de ilk kez dinleyecektik. Geçtiğimiz Mart, Borusan'daki konserden sonra ülkemizde ünleri biraz daha artan Nik Bärtsch's Ronin'i kendi adıma ise 3. kez dinleme şansı yakalayacaktım ve bu heyecanla son anda işleri güçleri ayarlayıp yollara düştüm. Malum konser öncesi yazıyı da yazdıktan sonra konser kaderim haline geldi. (Önümüzdeki Şubat'a Ankara Caz Festivali'ne gelmelerini sağlayabilirsem, uluslararası Nik Bärtsch's Ronin hayranları listesinde bir numaraya yükselmeyi planlıyorum.)

Sosyal paylaşım ortamlarında bilinçli, ilgili ve meraklı bir Ronin dinleyicisinin performans günü orada olacağını anlamıştım. Ciddi müzik, ciddi dinleyici ister. Bana göre, Akbank Caz'ın da katkısı ile birlikte bir önceki konsere göre daha yoğun bir katılım gerçekleşti. Salon sınırlarına yakın bir şekilde doluydu ve buna rağmen sessiz ve saygılıydı dinleyici. Yüksek beklenti, aynı ayarda bir tansiyon ve ruh ile sanatçılar tarafından karşılanınca sonuç dakikalarca bitmek bilmeyen alkış oldu. Gerçekten özellikle yaklaşık 25 dakikalık ilk setin ardından (Ronin canlı performanslarında 2-3 modülü bir araya doğaçlamalarla bağladığı bir kaç uzun set çalmayı tercih eder.) bitmek bilmeyen alkışlar gözlerimi doldurdu. Seviniyorum, sevdiğim insanların ülkemde de beğenilmesine, takdir ve talep edilmesine. Bu ilk setin ardından giriş tanıtımı ve selamının ardından Ankara'dan kendilerini dinlemeye gelen dinleyicilerine (bu ben oluyorum) teşekküründen bahsedersem umarım bu yazıyı fazla kişiselleştirmiş olmam.

Andi'nin ayrılışı üzerine hem konser öncesi yazışmalarımızda hem de Nik'in daveti ile konser sonrası birşeyler içerken yaptığımız  konuşmalarımızda Nik ile fikir alışverişinde bulunduk. Ona göre grubun bütün elemanları zaten perküsyoncuydu. Nik, piyanonun yanında baget bulunduran, sık sık piyanonun içini karıştıran bir grup lideri. Sha, özellikle bas klarnetinde sık sık tansiyona doğrudan etkiyen vurmalı efektler kullanıyor. Thomy Jordi ise basta bazen telleri çekerek, bazen onlara vurarak ritimlere katkıda bulunmakta. Kaspar Rast için çok birşey demeye gerek yok. Her davulcu biraz perküsyoncu her perküsyoncu biraz davulcu. İşte Nik, bütün bu konfigürasyonda perküsyonun onları biraz kısıtladığını, müziklerinde katmanlar arasının çok dolu olduğunu ve biraz yere ihtiyaç duyduklarını söylüyordu. 4 Ekim gecesindeki performansta ne demek istediğini anladım. Nik Bärtsch's Ronin'in doğaçlama gücünün arttığı her halinden belliydi. Bunu kendisine aktardığımda amaçlarının da tam bu olduğunu belirtti bana. Bu konserde ilk kez denedikleri veya deneyebildikleri birçok varyasyonla karşı karşıya kaldık. Bestelerinde bulunan perküsyona ait partisyonları gruba dağıtmışlar ama genel olarak bu görevin Nik tarafından üstlenildiği anlaşılıyor. Bu yeni düzenleme, alıştığımız tonun biraz dışında bir Nik Bärtsch's Ronin ortaya çıkarmış. Şimdilik herşey çok yeni, zamanla biz hayranlar hangisini daha çok beğendiğimize karar vereceğiz.
Konser 3 uzun set ve 1 encore olarak gerçekleşti. Yine, Llyria, Stoa ve Holon'dan olduğu kadar önceki albümlerden de modüller dinledik ama az önce de bahsettiğim gibi hem oldukça çeşitlendirilmişti hem de perküsyonsuz konfigürasyonda parçalar çok farklı tınlıyordu. Işık gösterisi etkileyiciydi, emin değilim ama mor temayı ilk kez görüyor gibiyim. Kayıtlardan grubu bilmeyenlerin en çok dikkatini çeken sanırım dramatik geçişlerden bir iki ölçü önce Nik'in verdiği "hou" ünlemi oldu. Cümlelemeler daha uzun ve daha tane taneydi eski beşli ekibe kıyasla. Bu da beraberinde bol bol doğaçlamayı ve tabi yazılanın dışına çıkıldığı her an müzisyenlerin birbirine gülümsemesini getirdi. Nik’in de bana sonradan söylediği gibi bu yeni dörtlü yapının tek riski performansta hataya pek yer olmaması. Yani dinleyici otomatik bir şekilde piyano ve davulun tane tane notalarına odaklanmakta ve zamanlamalar çok tehlikeli. Bu sefer farklı olarak üç konserde de yanlarında gördüğüm ve ilk albüm Ritual Groove Music'in miksajından sorumlu ses mühendisi Hanspeter Ehrsamile de sohbet etme imkanı buldum. Hem kayıt, hem hi-fi, hem ses masası üstüne konuştuk uzun uzun. "Çok yaşlandım daha fazla yolculuk yapmak istemiyorum bırakacağım, bu sondan ikinci konserim" dedi. Bu, Nik Bärtsch Ronin'in dünya çapında yoğun ilgi gören bir grup olduğunu da ispatlıyor. Yerini diğer ses mühendisine bırakacakmış. Bir nevi vedalaştık. Bir vaktini bulup da ancak Zürih'e gidersem hem onu hem de Andi Pupato'yu görebileceğim. Ama ilk iş Nik'in müzik kulübü Exil'i ziyaret etmek olacak. Orada evlerinde dinlemek onları sanırım asıl ayinim olacak.
Bu dünya müzikle daha büyük bir yer ama yine müzik sayesinde birbirinden çok uzaktaki farklı insanların arasında kurduğu köprüler sayesinde aynı zamanda daha da küçük. Biz onları dinlemek istedikçe emin olun daha çok gelecekler Türkiye'ye ve bize o güzel müzik anlayışlarını aktaracaklar. Sahnede dinlediğiniz insanla müzik konuşabilmenin bizim için önemini bilerek bize dostluklarını sunacaklar. Onlar RONIN ve o Nik Bärtsch!!!

No comments:

Post a Comment