Monday, 14 January 2013

16. Uluslararası Ankara Caz Festivali




Gitar temalı 16. Uluslararası Ankara Caz Festivali, 11 Ocak'ta Neşet Ruacan & Hava Kuvvetleri Cazın Kartalları Orkestrası açılış konseri ile başladı. Bence, Türkiye'deki en önemli caz gitaristlerinin başında gelen Neşet Ruacan açılış için harika bir seçimdi.

Gerek açılış kokteyline, gerekse ilk konsere katılım oldukça fazlaydı. İlk izlenimim, Ankaralı daha da fazla caz istiyor şeklindeydi. Festivalin tanıtım konuşmasında özellikle çekilen ana sponsor sıkıntısından bahsedildi. Dernekteki dostlardan öğrendiğimiz kadarıyla, özellikle bu sene festival, büyük maddi zorluklar altında hazırlanmış. Festival'in programını ilk gördüğümde ana akım ve Avrupa cazı açısından oldukça yetersiz görmeme rağmen çekilen sıkıntılara rağmen bu festivalin hazırlanmasına şükür ve teşekkür ettim. Bu sene festivalin sponsor sıkıntısı çekmesi bence bir kez daha, Ankara'da sanatla ilgilenen bir vakfa, caz festivallerine sponsor olabilecek büyük bir şirkete ve bir kaç caz kulübüne olan ihtiyacı ortaya koydu. Bu konuyla ilgili eleştirilerimi ve çözüm önerilerimi festival programı ile ilgili kısımdan sonra aktaracağım.

Öncelikle, festivaldeki konserlerin yansı destekli tanıtımı ve plaket töreni gerçekleştirdi. Festivalde yer alacak müzisyen tanıtımları sözlü anlatımla gerçekleştirildi. Ben, tanıtımın ekiplerin performanslarından kısa kısa örneklerle yapılması gerektiğini düşünüyorum. Sanırım ilerleyen konserlerde daha ayrıntılı bilgilendirme yapılacakmış.

Açılış faslının ardından nihayet müzik başlamıştı. Sahnenin yarısına kadar inen perdenin altında Hava Kuvvetleri Cazın Kartalları Orkestra’sının basçısı Yusuf Ülger’in Herbie Hancock’un Chameleon’unun girişindeki solosunu dinledik bir süre. Sonra sırasıyla davulun, piyanonun ve üflemelilerin yerini aldığını gördük. Sürpriz ise trompetlerin seyircilerin oturduğu yerlere denk gelen ara kapılardan çift taraflı olarak salona girmesi ve partisyonlarının bir bölümünü seyircinin arasından çalmalarıydı. Bence ekibin tanıtımı ve girizgah oldukça etkileyiciydi. İkinci parça Charlie Parker’ın efsane A Night in Tunisia’sıydı. Herhalde efsanelerden dinlemeye alışık olduğumuzdan, bu performansın özellikle üflemelilere ait kısımlarını çok beğendiğimi söyleyemeyeceğim. İlk parça sonrası da dahil olarak aralarda bazı seyircilerin (tabii bunlardan bazıları basın mensupları) salondan ayrılmaları dikkat çekiciydi. Üçüncü parça Lullaby of Birdland için orkestra şefi usta Neşet Ruacan’ı sahneye “Ustaların gölgesinde olmak güzel, ulu ağaçların gölgesinde olmak gibi” sözleriyle davet etti. Vakur ve heybetli bir şekilde Neşet Ruacan kendisine ayrılan yerde performansına başladı. Bu parçada kendisini eşlikçi olarak dinledik. Devamında çalınan, Stolen Moments ve Oltremare’deki Neşet Ruacan soloları bir harikaydı. 2008 yılında Utar Artun tarafından Cazın Kartalları için bestelenen Swingle Eagles parçasının gitar partisyonlarını beğendim. Bir süre önce aramızdan ayrılan cazın efsane ismi Dave Brubeck de unutulmadı ve bize en tanıdık gelen bestesi Blue Rondo A La Turk konser sırasında yetkin bir şekilde icra edildi. Gece vokal performansını çok beğenmediğim Birdland ve Black Coffee performansları ile devam etti. Halk ezgimiz Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar’ın düzenlemesi pek etliye sütlüye dokunmayan iyi bir çalışmaydı. Son parça In The Mood ve biste tekrar çalınan Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar ile gece sonlandı.


Ankara Caz Festivali 16. yılında temaya uygun olarak program dahilinde birçok başarılı caz gitaristini ağırlayacak. Hemen hemen festivaldeki bütün konserlerde gitar dinlemek mümkün olacak. Gitar kimi zaman ekiplerin merkezinde olacak ve caz çalacak bizlere, kimi zaman da bu popüler enstrümanı caz vokallere eşlik ederken göreceğiz. Bazı konserlerde etnik rüzgarlar esecek, bazısında ise popüler eserler gitarla can bulacak. Bazen perdesiz gitar, bazen de ud, festivali çeşitlendirecek. Programdan öğrendiğimiz kadarıyla zaman zaman jam session organizasyonları da gerçekleştirilecek.
11 Ocak’ta gerçekleşen Neşet Ruacan – Cazın Kartalları Orkestrası konseri ve açılışın ardından festival, konserlere 1 Şubat'la birlikte başlıyor. Programa genel olarak baktığımızda 1-17 Şubat arası gerçekleşecek olan ilk 11 konserin daha çok İstanbul ve Ankaralı önemli müzisyenlerden oluşan ekipler tarafından verileceği söylenebilir. Kalan 8 konserin içerisinde (oldukça az sayıda olmasına karşın) ana akım caz sanatçılarını da içeren projelerin yanında etnik ve dünya müziği olarak da festivali çeşitlendirecek konserlerin gerçekleşeceğini görüyoruz. 

Konserleri kısa kısa incelemek gerekirse:

1 Şubat'ta ODTÜ Kültür Kongre Merkezi (KKM) Kemal Kurdaş Salonu’nda Türkiye'nin önemli orkestralarından Türk Armoni Yıldızları Orkestrası'nı, ünlü caz solist Melis Sökmen eşliğinde dinleyeceğiz. Caz gitaristi Hasan Murat Aran'ın da orkestranın üyesi olduğunu hatırlatalım. 

2 Şubat'ta yine ODTÜ KKM'de Jülide Özçelik, Ankaralı dinleyicilerle buluşacak. Jülide Özçelik, şüphesiz yakın dönemde Türkiye'deki en popüler caz vokallerinden biri. Jazz İstanbul serisi ile çıkardığı ve içinde Türk bestelerini kullandığı düzenlemelerin bolca bulunduğu albümlerin bunda özellikle etkili olduğunu düşünüyorum. İstanbul'daki performanslarına talep hep çok yüksek olur. Ayrıca vokal caz konserlerinde pek rastlanmayan bir şekilde şarkılar sık sık hep bir ağızdan söylenir. Ankara izleyicisinin Jülide Özçelik'i uzun zamandır dinlemek istediğini bizzat kendi çevremden de takip edebiliyorum. Konserde Jülide Özçelik'e, gitarda ve basta iki albümde de çalan sırasıyla Cem Tuncer ve Kağan Yıldız, piyanoda ikinci albümde gördüğümüz Ercüment Orkut ve davulda ise Alpdoğan Türeci eşlik edecek.

6 Şubat'ta Türk Amerikan Derneği'nde merakla beklediğim performanslardan biri Bora Çeliker Quartet tarafından gerçekleştirilecek. Müzik hayatının bir kısmı Ankara'da geçen Bora Çeliker'e bu performansta davulda Türkiye'nin en iyi davulcularından Ferit Odman'ın, klavyede Burak Bedikyan'ın ve basta Matt Hall'un eşlik edeceğini hatırlatalım. Borabook adındaki albümünde caz, blues ve psychedelic gibi çok farklı türlerden parçaları içerdiği düşünülürse konseri neden merakla beklediğim anlaşılır diye düşünüyorum. 

6 Şubat’ta ODTÜ KKM A Salonu’nda izleyebileceğiniz Alp Bora Quartet, yerel ezgilerimizi Alp Bora’nın vokal ve gitarda, Julia Pichler’in kemanda, Lukas Lauermann’ın viyolonselde ve Soner Tezcan’ın perküsyonda olduğu bir ekiple uzun süredir uluslararası platformlarda yetkin performanslarla tanıtmakta. Viyana’da yaşayan Alp Bora’yı festival kapsamında izleyebilecek olmanız büyük şans.

Tarihler 8 Şubat’ı gösterdiğinde 16. Ankara Caz Festivali kapsamında ve Gitar Zirvesi (Gitar Summit) başlığı altında, ODTÜ KKM’de seri konserlerin yer aldığı sıkı bir geceye tanık olacağız. İlk olarak Ankaralı gitarist Şinasi Celayiroğlu ve ekibini dinleyeceğiz. Şinasi Celayiroğlu’na basta Koray Ergünay, davulda Kuzey Yılmaz, klavyede Gökhan Över ve vokalde Sinem Yılmaz İslamoğlu eşlik edecek. Ardından, geçtiğimiz sene İstanbul Caz Festivali'nde Marcus Miller ve Lars Danielsson ile beraber de konser veren ve çok başarılı bir çıkış yakalayan Bilal Karaman'ın üçlüsünü dinleyeceğiz. Bilal Karaman, konsepti gitar olan bir caz festivalinde olmazsa olmazlardan. Gecenin sonu yılların tecrübesi Akın Eldes ve üçlüsü ile verilecek. Akın Eldes, kendi adıyla çıkardığı albümlerde, kendine has tınısı ile caz, fusion, rock-jazz olarak tanımlayabileceğimiz türlerde performanslar ortaya koydu. Kendisini ayrıca zaman zaman Erkan Oğur'un Telvin ekibi ile beraber çalarken de görmek mümkün. Akın Eldes'in üçlüsünde basta Çağlayan Yıldız'ı, davulda ise Cem Aksel’i dinleyeceğiz. Çok sıkı üç müzisyen bir arada olacak yani.

9 Şubat’ta ODTÜ KKM A Salonu’nda Murat İşbilen Quintet’i dinleyebilirsiniz. Ekip genel olarak yerel ezgilere olduğu kadar, dünya müziğine ve etnik eserlere de uyguladığı farklı düzenlemelerle performans vermekte. Aynı zamanda Murat İşbilen’in kendisine ait bestelerini de dinleme fırsatınız olacak. Gitarist Murat İşbilen’e, yine gitarda Güray Demir, kemanda Gülçin Keskin, bas gitarda Hasan Aldemir ve perküsyonda Serdar Güzeliş eşlik edecek.

9 Şubat günü ODTÜ’de A Salonu’nda gerçekleşecek konserden hemen sonra Kemal Kurdaş Salonu’nda Önder Focan Band’i Meltem Ege ile beraber dinleyeceğiz. Önder Focan ülkemizdeki en önemli caz gitaristlerden dememiz yetersiz olur. Genç müzisyenlerle beraber kaydettikleri birçok albüm, yurtdışında ve ülkemizde önemli caz müzisyenleri ile verdikleri birçok başarılı performans ve eşi Zuhal Focan ile birlikte Türkiye caz sahnesine verdikleri destekleri düşündüğünüzde, bana göre ülkemizdeki en önemli caz insanlarından. Meltem Ege, Ankara'lı caz vokallerin en iyilerinden. Berklee'yi bitirdikten sonra ülkemize döndüğünden beri hem performans vermekte hem de Başkent Üniversite'sinde dersler vermekte. Geçtiğimiz sene uzun süredir Önder Focan, Ferit Odman, Ozan Musluoğlu ve Şenova Ülker ile beraber icra ettikleri bazı besteleri bir araya getiren Songbook albümünü yayınladı. Albüm'ün ülkemizdeki yankıları olumlu. Öğrendiğimiz kadarıyla konserin ilk bölümünde Önder Focan, en iyi basçılarımızdan Ozan Musluoğlu ve en iyi davulcularımızdan Ferit Odman ile trio düzende caz standartlarını yorumlayacaklar. İkinci bölümde ekibe İstanbul’da adı iyiden iyiye duyulan trombonist Bulut Gülen ve ülkenin en iyi trompetçilerinden Şenova Ülker katılacak. Bu ekip Önder Focan’ın geçtiğimiz yılarda çıkardığı 36 mm Biometric albümünden eserler seslendirecek. Son bölümde Meltem Ege’nin katılımıyla da son albüm Songbook’dan eserleri dinleyebileceğiz.

13 Şubat’ta Başkent Konser Salonu’nda Ankaralı gitarist Onur Aymergen’in, davulda Akın Bağcıoğlu’nun, basta Orhan Deniz’in olduğu üçlüsünü ülkemizin en yetenekli perdesiz gitar sanatçılarından Cenk Erdoğan’ın eşliğinde dinleyeceğiz. Onur Aymergen Trio'yu daha önceki caz festivallerinde Ankaralılar olarak dinledik. Performanslarına ekledikleri görsel destekler dikkat çekiciydi. Bu sene festival için Cenk Erdoğan ile birlikte çok uyumlu ve iyi bir birliktelik yakaladıklarını öğrendik sağlam kaynaklardan.
15 Şubat’ta festival kapsamında Bülent Ortaçgil’i Meb Şura Salonu’nda dinleyebileceksiniz. Kendisine, caz sahnesinde görebileceğimiz çok değerli müzisyenler Baki Duyarlar (piyano), Gürol Ağırbaş (bas) ve Cem Aksel (davul) eşlik edecek.

17 Şubat’ta yine hevesle ve merakla beklediğim bir diğer performans Trio Mrio’yu Cer Modern’de dinleyeceğiz. Trio Mrio üç çok önemli müzisyeni bir araya getirecek: Ünlü caz gitarist Sarp Maden, Türkiye’nin önemli müzik adamlarından, gitarist ve basçı Çağlayan Yıldız, teknik özellikleri çok yüksek davulcu Volkan Öktem. Ekip ilk olarak Trio Mrio adıyla 1997’de bu isimlerle kurulmuş, sonrasında basta bir süre Alp Ersönmez’i gördüğümüz ekip, ilerleyen zamanlarda piyanoya Genco Arı'nın eklenmesi ile Quartet Muartet’e dönmüş. Konserde ise isimden de anlayacağımız gibi ilk kuruluştaki ekibi dinleyeceğiz.

18 Şubat ile birlikte festivalde ülke dışından da isimleri görmeye başlıyoruz. İlk olarak İtalyan gitarist Francesco Diodati’yi dörtlüsü NEKO ile birlikte Cer Modern’de dinleyeceğiz. Francesco Diodati, geleneksel cazdan olduğu kadar, modern rock ve folk müzikten  etkilenmiş bir müzisyen. Auand firmasından çıkardıkları ilk albümün adı Purple Bra. Müzisyen bazı ünlü caz müzisyenleri ile yeni yeni farklı festivallerde performans vermekte. Sanırım bunların en ünlüleri Enrico Rava ve Avishai Cohen. Konserde Francesco Diodati’ye kontrbasta Francesco Ponticelli, tenor saksofonda Francesco Bigoni ve davulda Ermano Baron eşlik edecek.

19 Şubat’a geldiğimizde önemli fusion gitaristlerinden Nguyen Le’yi yine Cer Modern’de dinleyeceğiz. Paris doğumlu olmasına rağmen Vietnam kökenli olması ile ilgili olarak etnik etkiler taşıyan dünya müziği sınıfında sayılabilecek işler de çıkarmakta. Etnik etkileri rock ile rock müziği de cazla bir araya getirdiği düzenlemeleri kendine has tınısı ile özgün performanslar haline getirmekte. 1983'te Afro-Karayip grubu Ultramarine ile ilk albümünü yaptıktan sonra 1987'de Fransız Ulusal Caz Orkestrasına katılan Nguyen Le, o zamandan günümüze kadar Amerika ve Avrupa caz müziğinden olduğu kadar dünya müzik sahnesinden de birçok önemli isimle beraber sayısız büyük müzikal işlere imza atmış. Bunların arasında bizden Kudsi Ergüner'in adı dikkatimizi çekmekte. 1993 senesinde Jazzpana - Ensemble'a katıldıktan sonra ünlü Alman firması ACT'in ilk münhasır müzisyeni olduğunu ve bu firmadan şimdiye kadar ondan fazla albüm çıkardığı bilgisini de ekleyelim. Geçtiğimiz Ekim ayında Akbank Caz Festivali kapsamında İstanbul'da gerçekleşen ACT Jubilee Gecesi'nde dinlemeyi planladığım Nguyen Le, programının uymamasından dolayı bu konserde yerini Johan Norberg'e bırakmıştı. Kısmet Ankara'da izlemekmiş. Ankara Caz Festivali'nde de yine ACT yapımcılığında, 2009 yılında doğduğu şehir Paris'te, arkadaşları Mieko Miyazaki ve Prabhu Edouard ile kaydettikleri Saiyuki albümünü dinleyeceğiz. Konserde, albümde de olduğu gibi Mieko Miyazaki koto ve vokalde, Prabhu Edouard ise tabla, perküsyon ve vokalde, gitarist Nguyen Le'ye eşlik edecekler.

20 Şubat'ta Cer Modern'de Hollanda'da yaşayan Türk piyanist, besteci ve vokal Karsu Dönmez'i dinleme şansı yakalayacağız Ankaralılar olarak. Her ne kadar genç müzisyenin ilk albümü Confession 2012 yılında çıkmış olsa da uzun süredir beste çalışmaları yapmakta ve festivallerde boy göstermekteydi. Ünlü North Sea Jazz Festivali'ne olduğu gibi yakın zamanda İstanbul Caz Festivali'ne de katıldı Karsu Dönmez.

21 Şubat’ta Alman Philipp van Endert Trio’yu deneyimleyeceğiz. Oldukça melodik ve lirik bir gitarist Philipp van Endert. Yakın zamanda çıkardıkları Rosebud albümleri efsane müzisyen Rick Margitza’nın da eşlik ettiği ve Avrupa çapında kabul görmüş bir çalışma. Albümde Bill Evans’ın unutulmaz parçası (beste: Michel Legrands) You must believe in spring’den tutun da Elvis Presley’nin Can’t Help Falling in Love’ına kadar çok farklı eserler bulunmakta. Philipp van Endert’e üçlüsünde akustik basta Andre Nendza ve davulda Kurt Billker eşlik etmekte.

22 Şubat’ta Ankara’da (Meb Şura Salonu’nda) ilk kez dinleme şansı yakalayacağımız Dhafer Youssef Quartet festivalin en önemli konserlerinden biri beklentisini yarattı bende. Son İstanbul Caz Festivali’ndeki konserde dinleyen herkesi kendinden geçiren ud sanatçısı ve büyülü ses sahibi Dhafer Youssef, etkileyici hayat hikayesi ve caz müziğine ud enstrümanını çok farklı açılardan dahil etmesi ile etnik caz müziği olarak nitelendirilebilecek türün en önemli temsilcilerinden. Her ne kadar Tunus doğumlu olsa da kendisini müzikal açıdan Avrupa’da daha rahat hisseden müzisyen şu an Avrupa’da yaşamakta. Viyana’daki ilk yıllarında Renaud Garcia Fons ile çalışma imkanları yakalayabilmiş. Devamında Markus Stockhausen, Dieter Ilg’de beraber çaldığı müzisyenler arasına katılıyor. Kuzey Avrupalı müzisyenlerle de yoğun olarak çalışmakta. Nils Peter Molvaer ve Bugge Wesseltoft bunlardan sadece bazıları. Konserde Dhafer Youssef’a Khrisjan Randalu(piyano), Phil Donkin(kontrbas) ve Chander Sardjoe(davul) eşlik edecek.

Ahmet Kanneci’yi klasik gitar dinleyip de Türkiye’de bilmeyen yoktur sanırım. Bu alandaki en ciddi işleri çıkaran müzisyenlerimizden. Özellikle Ankara’lı olduğu için sık sık klasik gitar konserlerinde kendisini dinleyebilmekteyiz. Mevzu, 23 Şubat’ta Ahmet Kanneci Meb Şura Salonu’nda caz çalacak olunca işler değişiyor ve gerçekten konser festivalin merakla beklenen konserlerinden biri haline geliyor. Öğrendiğimiz kadarıyla, Bach’dan Livaneli’ye, Shostakovic’den Bolling’e uzanan anlatımlı Yaşam, Ölüm ve Özgürlük gibi temaların işleneceği ilginç bir performans olacak. Daha fazla anlatacak bir şey bulamıyorum çünkü daha önce katıldığım konserlere pek benzemiyor. Gidip hep beraber gitar virtüözümüzü dinleyelim.  

Festival’in Mart ayına sarkan ilk konseri belki de en önemli konserlerinden biri. 7 Mart’ta Meb Şura Salonu’da Kerem Görsev’in 2010’da Abbey Road Stüdyo’larında Alan Broadbent yönetimindeki Londra Philharmonia Orkestra’sının ve dünyaca ünlü saksofon sanatçısı Ernie Watts’ın eşliğinde kontrbasçı Kağan Yıldız ve davulcu Ferit Odman’lı üçlüsü ile kaydettiği Therapy albümünü dinleyeceğiz. Üstelik, Alan Broadbent ve Ernie Watts da sahnede olacak. Albüm zaten uluslar arası standartta çok iyi bir albümdü. Ankara’da bu performansı izelyebileceğimiz için çok şanslıyız. Konserde orkestra olarak Başkent Üniversitesi Yaylı Çalgılar Orkestrası’nı dinleyeceğimizi hatırlatalım.

Mart ayında deneyimleyeceğimiz bir diğer performans da 9 Mart’da Bilkent Konser Salonu'nda Antonio Forcione tarafından gerçekleştirilecek. Akustik gitar konusunda dünyaca ünlü olan İtalya doğumlu müzisyen halen Londra'da oturmakta. Kariyeri boyunca 20'den fazla kendi adıyla albüm yapmış ve çok farklı tarzda müzisyenle beraber çalışmış bir Dünya müzisyeninden bahsediyoruz. Kimi zaman latini, kimi zaman flamenkoyu, kimi zaman cazı, kimi zaman Afrika'yı, kimi zaman da Hindistan'ı duyarsınız Forcione'nin çalışmalarında. Ama ne çalarsa çalsın sahnede enerjisini tümüyle seyirciye aktarmasını bilen etkileyici bir virtüöz izler ve dinlersiniz. Çok farklı müzikal türlerde eserler veren bu keskin tonlu harika gitarist eminim enstrüman hakimiyeti ve kendine has stili ile sizleri etkileyecektir. Kendisinin Erkan Oğur ile de çalışmaları olduğunu hatırlatalım. Antonio Forcione ile İskoçya'nın  başkenti Edinburgh'da Fringe festivali kapsamında verdiği ve 2012'de çıkarmış olduğu yeni albümü Sketches of Africa'yı çaldığı konseri sonrası tanışma şansı yakalamıştım. Çok sıkı bir konserdi. Sanırım Ankara Caz Festivali'nde de albüm ekibi ile Sketches of Africa çalınacaktır.

Festival 14 Mart’ta Ankara Hayal Kahvesi’ndeki kapanış partisi ile sona erecek. Yukarıdaki konserlere ek olarak 1 Şubat, 8 Şubat, 15 Şubat ve 22 Şubat tarihlerinde de Samm’s Bistro’da jam session organizasyonları gerçekleştirileceğini öğrendik.

Son olarak Ankara Caz Festivali’nin geleceği ile ilgili görüşlerimi aktarıp yazımı bitirmek istiyorum. Bir şehirde düzenlenen festivaller, canlı performans mekanları, o şehirde yaşayan iyi ve yetkin müzisyenlerin sayısı, şehrin dokusu, sponsorlar, vakıflar, ilgili dinleyici sayısı ve devletin olaylara bakışı arasında organik bağlar mevcut. Biraz düşündüğünüzde hepsinin birbirini etkilediğini görebilirsiniz. Örneğin Ankara'da dinleyiciyi caz hususunda devamlı sıcak tutmak için düzenli ve zaman zaman uluslararası performans gerçekleştirebilen sadece cazla ilgilenen bir kulübe ihtiyaç var. Ama gelin görün ki girişimciler mekanın dolup dolmayacağı, yurtdışından müzisyen getirdiklerinde küçük sponsorluklar bulup bulamayacakları hususlarında haklı olarak endişe duymaktalar. Bu meselelerin çoğu aslında ilgili dinleyici sayısının artmasıyla çözülebilecek şeyler gibi görünmekte. Ama dinleyici de kimi zaman bilet fiyatlarından, kimi zaman kötü program veya organizasyonlardan, kimi zaman da az reklamdan şikayetçi. Bahsettiğim sıkıntıların hemen hemen hepsi İstanbul’da aşılmaya başladı. İstanbul’un festival, kulüp, müzisyen, sponsor ve vakıf hususunda gösterdiği gelişme takdiri hak ediyor. Türkiye’de son zamanlarda akustik müziğe olan ilgi ile beraber ortaya çıkan caza olan ilginin arttığı gerçeğinden Ankara’nın da faydalanması gerekmektedir diye düşünüyorum. Tabii, caza olan ilginin artması hususunda, tanıtım ve destekleme açısından yetkili makamlar eliyle gerçekleştirilen özellikle radyo ve televizyon yayınlarındaki tersine gidişin iyiye yönelik değişimi kötü olarak etkilediğini belirtmek gerekir.

Ankara Caz Festivali ile ilgili bu yıl belirtilmesi gereken iyi noktalar da var; hem kıyasla vakitlice açıklandı konserler, hem de bilet fiyatları çok uygun görünüyor. Line-up hakkında bilet satış sayfasında bulunan kısa kısa bilgileri de çok beğendim doğrusu. Konserlerin uzun bir süreye yayılması da daha iyi bence. Tavsiyem, şimdiden MyBilet'ten programa bakmanız, konserlere katılmanız ve biletleri erkenden tüketmeniz. Talep, sponsoru, sponsor da daha dolu ve iyi bir festival programını beraberinde getirecek. Bir de belirtmekte fayda var, dünya ancak sanatla daha iyi bir yer olacak.

Festival yazılarım konserler gerçekleştikçe devam edecektir.

No comments:

Post a Comment