Thursday, 11 July 2013

E.S.T. Symphony İstanbul Konseri, 10 Temmuz 2013


Trio'su ile yakın zamanın unutulmaz caz müzisyenleri arasına giren İsveçli Esbjörn Svensson aramızdan ayrılalı yaklaşık beş sene oldu. Bu yazı grubun davulcusu Magnus Öström ve kontrbasçısı Dan Berglund'u da içine alan ve Hans Ek'in grubun önde gelen bestelerine saksafon, trompet ve gitar partisyonları içeren orkestral düzenlemeleri ile gerçekleştirilen E.S.T. Symphony konserlerinin İstanbul ayağından hemen sonra kaleme alındı. E.S.T. Symphony'nin dünya prömiyeri 10 Haziran'da Stockholm'de gerçekleştirildi. 10 Temmuz'daki İstanbul konserinin hemen ardından 13 Temmuz'da bir konser de Rotterdam'da North Sea Caz Festivali kapsamında verilecek. Henüz tarih ve yerler belli olmasa da bir kaç konser daha verileceği kulağımıza gelen bilgiler arasında. 2003 yılında Esbjörn hayattayken benzer bir orkestral projenin de hayata geçirildiğini hatırlatalım. Konserlerde Dan ve Magnus dışında piyano, saksofon, trompet ve gitar için de farklı şehirlerden, farklı iyi müzisyenleri "line-up"da görmek mümkün. İstanbul'da Dan Berglund ve Magnus Öström'e piyanoda Jacky Terrasson ve Michael Wollny, saksofonda Marius Neset ve gitarda Sarp Maden eşlik etti. Stockholm'dekinin aksine İstanbul'da trompet sanatçısı yoktu. Düzenlemelerin sahibi Hans Ek konserde İstanbul Filarmoni Orkestrası'nı yönetti. Bu arada İstanbul konserinin Mezzo TV'de yayınlanmak için kaydedildiğini de hatırlatalım. Konser öncesi E.S.T. hayranlarının heyecanları gözlerinden okunuyordu. Hem bilindik besteleri duyacak, hem de yeni düzenlemelerin sürprizlerini dinleyeceklerdi.


İlk parça 2006 yılında çıkan Tuesday Wonderland albümünün de giriş parçası olan Faiding Maid Preludium'du. Performansın girişinde İstanbul Filarmoni Orkestrası'nın yaylılarını iyi duyduk ve bence konser genelinde orkestranın performansı oldukça iyiydi. Ancak çok iyi icra edilmelerine rağmen, sesleri arkalardan gelen baslar zayıf ve ziller oldukça parlaktı. Düzenleme muhteşemdi; ancak yaylıların ve zillerin yükseldiği yerlerde ses karmaşası biraz fazlaydı sanki. Perküsyon ve kemanların yardımı ile Esbjörn'ün hemen ölümünün ardından yayınlanan Leucocyte'den Ajar'a geçiş yapıldı. Bu bölüm klasik bir pastoral düzenlemeydi.



E.S.T.'nin 1999 yılında ACT firması ile yollarını kesiştiren From Gagarin's Point of View albümü ile aynı adı taşıyan mükemmel bestenin düzenlemesi için Sarp Maden ve Michael Wollny sahneye geldi. Belki de armonize edilmeye en uygun eseri budur E.S.T.'nin. Bir kaç yenilik dışında, ritim hızına ve piyano partisyonlarına kadar neredeyse albüm kaydı ile aynı doğrultuda bir düzenlemeydi. Gitarın katkısını çok fazla duyamadım.



When God Created the Coffee Break parçasında piyanist Jacky Terrasson ve saksofoncu Marius Neset sahneye geldi. Jacky Terrason'un bu performansında piyano biraz donuk olmak ve geriden gelmekle beraber Esbjörn'den dinlediğimize göre yer yer biraz daha enerjikti diyebilirim. Magnus Öström'ün inanılmaz hızlı vuruşlarının ardından düşen tansiyonla kulağımıza gelen üflemeliler ve devamındaki Jacky Terrasson solosu oldukça iyiydi. Magnus Öström'ün müthiş başarısına rağmen bu ilk üç performansta akustik olarak davuldan çok iyi sesler gelmediğini söylemek zorundayım. Normal kayıtlarda Dan Berglund'a ait olan partisyonların saksofona verildiği müthiş düzenlemeye Marius Neset'in katkısı etkileyici ve büyüktü.

Sanırım gecenin hem en iyi düzenlemesi hem de en iyi performansı Seven Days of Falling'di. Piyanoda bu sefer Michael Wollny vardı. E.S.T.'nin bu önemli bestesinin sadece Dan Berglund'a ait dört adet giriş notası seyirciyi heyecanlandırmaya yetti. Albüm kayıtlarında piyanodan dinlediğimiz ana tema bu düzenlemede saksofona verilmişti. Marius Neset görevini hakkıyla yerine getirdiği gibi özellikle bu parçada doğaçlamaya çıktığı bölümlerde çok dikkat çekici bir performans sundu. Kontrbasın saksafon ile duoya düştüğü ve piyanonun bu ikiliye yumuşak ve minimal dokunuşlarla eşlik ettiği bölümler de muhteşemdi bence.


Wonderland Suite'e orkestra şefi Hans Ek'in ayrı bir eseri olarak bakılabilir. Diğer düzenlemelerden farklı olarak Hans Ek burada Tuesday Wonderland albümünden Dolores in a Shoe Stand ile başlayan, Goldhearted Miner ve Goldwrap ile devam eden geçişler ve geriye dönüşler içeren çok başarılı bir süit bestelemiş. Girişte yine saksofonun, Esbjörn'ün çaldığı piyano partisyonlarını aldığını görüyoruz. Dolores in a Shoe Stand bölümünde Sarp Maden, Marius Neset, Michael Wollny, Dan Berglund ve Magnus Öström'den oluşan quintet tansiyonu ve uyumu yerinde çok iyi bir performans sundular. Özellikle Sarp Maden'in solosu dikkat çekiciydi. Goldhearted Miner bölümüne gelindiğinde, Esbjörn'ün albümde parçaya pastoral bir hava katmak için piyanonun içine kağıt koyarak çaldığı yerler Hans Ek'in düzenlemesinde flütler tarafından icra edildi. Goldwrap kısmı başladığında enerji tıpkı E.S.T. konserlerinde olduğu gibi iyice yukarı çekilmiş durumdaydı. Magnus Öström'ün performansın bel kemiğini oluşturan flanger efektine yakın bir etki bırakan ritmi ve hemen ardından gerçekleştirdiği inanılmaz solo bu davulcunun neden Avrupa'nın en iyi davulcularının başında geldiğini bir kez daha gösterdi. Wonderland Suite, Sarp Maden ve Marius Neset sololarının yardımıyla Dolores in a Shoestand ana temasına yapılan geçişin ardından sonlandırıldı.

Serenade for Renegade düzenlemesinde piyano partisyonları bu sefer gitara, yani Sarp Maden'e verilmişti. Sarp Maden'in doygun ve uzun tonu bu düzenleme ve bestenin özü ile oldukça uyumluydu. Sarp'ın eşlik eden flütlerle beraber parçaya oldukça mistik ve hatta oryantal bir katkı sağladığını söyleyebiliriz. Sarp Maden'in genel olarak konser boyunca katkısını çok başarılı buldum.

Dodge the Dodo'yu iyi bilenler bu parçanın E.S.T. Live '95 albümüne 1999 yılında yapılan kaydı ile giren versiyonun From Gagarin's Point of View albüm kaydından çok önde olduğunu da bilir. Zaten genel olarak dünyanın en iyi ses mühendislerinden Ake Linton'ın ekibe stüdyo kayıtlarında da katkı sağlamasına kadar üçlünün canlı performanslarının albümlerinin çok ötesinde iyi olduğunu söylemek yanlış olmaz. 2007 Live in Hamburg albümü sanıldığının aksine Viaticum'dan daha fazla dünyada tanınmalarına sebep olmuştur. Hans Ek'in piyano partisyonlarının bir çoğunu yine gitar ve saksofona verdiği bu düzenlemenin performansının girişi de 1999 yılındaki canlı kayda çok yakındı. Oldukça enerjik bas ve "snare" vuruşlarının altında Magnus Öström'ün kalp atışı gibi "kick"leri bizleri eskilere götürdü. Michael Wollny'nin piyanoya sert ve donuk vuruşları, Sarp'ın ve Marius'un ana temayı taşıyışı oldukça başarılıydı. Dan Berglund'un bas yayını eline alması ve o kendine has distorsiyon efekti, müziğin olduğu kadar bizlerin de tansiyonunu arttırdı. 

E.S.T.'nin Tuesday Wonderland albümünde yer alan ve benim en favori bestem olan Eight Hundred Streets By Feet'e yapılan düzenleme, bestenin naif ve melankolik havasına uygun olarak oldukça yumuşak ve derindi. Esbjörn'ün piyanodaki ellerinden birini yine piyanodan dinlerken diğerini zaman zaman gitardan, zaman zaman da saksofondan dinledik. 

Hans Ek, Wonderland Suite'e benzer şekilde Viaticum albümüne de Viaticum Suite'i yazmış. Bu düzenleme için albümden Viaticum, 88 Days in My Veins ve Unstable Table and Infamous Fable parçaları seçilmişti. Viaticum ölmekte olan insanlara verilen son yemek manasına geliyor. Bu sebeple beste oldukça karanlık. Albümde Dan Berglund'un dip basları ile edindiğimiz bu duygu Hans Ek'in düzenlemesinde bas yoğunluklu üflemeli enstrümanlarla bizlere sunulmuş. 88 Days In My Veins bölümünde Michael Wollny'nin kontrbas ile olan uyumu ve Unstable Table and Infamous Fable bölümündeki viyolonsel partisyonları dikkat çekiciydi. Unstable Table and Infamous Fable'da albümdeki gibi müzikal duygu açısından kontrolden çıkan arka üçlü, son bölümde Dan Berglund'un mükemmel kullandığı yayı ve Magnus Öström'ün kısa ve etkili "kick"leri ile en başa Viaticum'un ana temasına geri döndü.

Sarp Maden, Jacky Terrasson ve Marius Neset'in sahneye yeniden geldiği son performansta Strange Place for Snow albümünün ve E.S.T.'nin belki de en sıkı performansı Behind The Yashmak'ı dinledik. Dan Berglund tarafından gerçekleştirilen girişin hemen ardından Marius Neset ana temayı aktardı. Albümde ve E.S.T. canlı performanslarında olduğu gibi doğaçlama bölümünü başlatan tetiği çeken ve parçayı enerjisi inanılmaz yüksek noktalara çıkartan müzisyen, "snare" üzerinde adeta dans eden harika davulcumuz Magnus Öström oldu.

Son performans biter bitmez, ayağa kalkan seyirci, artık trio cazı severler arasında efsaneleştiğini düşündüğüm E.S.T.'nin yaşayan iki üyesi Dan Berglund ve Magnus Öström özelinde bu performansa imza atan bütün müzisyenleri, orkestrayı ve şef Hans Ek'i uzun uzun alkışladı. Eminim Esbjörn Svensson da sahnede müzisyenlerin ve koltuklarda dinleyicilerin arasındaydı. Ön sıralarda ağlayanlar oldu ve ne yalan söyleyeyim; benim de gözlerim yaşlıydı. O sırada Hans Ek'in yanına giden bir genç, Esbjörn'ün ölüm yıldönümünü hatırlatan bir kartonu kendisine verdi. Hemen ardından kırmızı kartonda Gezi Olayları'nda hayatını kaybeden gencecik insanların isimleri yazılıydı. Alkışın dozu bir kademe daha arttı. Esbjörn'e ait karton bisten sonra Dan ve Magnus'un da elindeydi. 

Biste neredeyse her Esbjörn Svensson anma konserinde olduğu gibi Love is Real çalındı. Vokalde Korhan Futacı vardı. Charlie Haden'in oğlu Josh Haden tarafından Seven Days Of Falling albümünün Believe Beleft and Below parçasına yazılan sözlerle ortaya çıkan ve aynı albümün son parçası O.D.R.I.P'in sonuna "hidden track" olarak Josh Haden'in kendi vokal performansı ile eklenen bu parçayı seslendirmek çok kolay değildir. Çok farklı vokalistlerden dinlediğim bu parçayı en iyi yine Josh Haden'in seslendirdiğini düşündüğümü söylemek zorundayım. 

Başından sonuna, E.S.T. Symphony konseri İstanbul için unutulmaz bir konserdi. Ben hiç bir caz konserinde sanatçıların bu kadar fanatikçe alkışlandığını görmemiştim. Açık söylemeliyim konsere katılmayan İstanbullular çok şey kaçırdı. Ancak belirtmekte fayda var; sanırım satılan bilet sayısının Gezi Olayları'nın etkisiyle az olması sebebiyle konser küçük salona alınmıştı. Oldukça büyük orkestrayı ve fazla katmanlı eserleri göz önünde bulundurduğumuzda küçük salonda zaman zaman yansımalardan kaynaklı olarak seste problemler yaşandığını ve özellikle asıl önemli performansların gerçekleştiği bas, davul ve piyano üçlüsünün seslerinin kimi zaman kaybolduğunu veya niteliğini kaybettiği söylemeliyim. Yine belirtmekte fayda görüyorum; E.S.T.'nin 2005 sonrası bir çok canlı performansında, albüm kayıtları ve miksajında yanlarında yer alan ve zaman zaman ekibe sağladığı gerçek zamanlı katkılarla grubun adeta dördüncü üyesi gibi olan ses mühendisi Ake Linton, ortaya çıkan sesin niteliğini ilk birkaç performanstan sonra toparladı. Bu da kıyasla uluslararası platformdaki ses mühendislerin bizdekilerden farklı olarak canlı performans esnasında sanatçıdan beklemeden kendi kararlarını alıp durumu kurtarmalarının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Bu arada bu yazının sonunda sanırım yine eskiden beri E.S.T.'nin menajerliğini yapan Burkhard Hopper'ın bu kadar çeşitli müzisyeni bir araya getirmekteki başarısını kutlamam gerekiyor.

E.S.T. Symphony Concert in İstanbul on July 10th



It's been more than five years that Swedish pianist Esbjörn Svensson of unforgettable E.S.T. passed away and left us all alone. This review is written just after the İstanbul concert of E.S.T. Symphony Project, which is based on orchestral arrangments made by Hans Ek including the drummer Magnus Öström and the bassist Dan Berglund from the trio. The world premiere of E.S.T. Symphony was made in Stockholm on June 10th. After the concert held in İstanbul on July 10th, the next concert will be at North Sea Jazz Festival in Rotterdam on July 13th. Even if the dates and places are not announced I have heard that there will be some other concerts. I should also mention that a similar orchestra project was accomplished in 2003 while Esbjörn was alive. In E.S.T. Symphony concerts, it is possible to see many different musicians from different countries in the line-up. We have listened to Jacky Terrasson and Michael Wollny on pianoMarius Neset on saxophone and Sarp Maden on guitar in İstanbul. Sarp Maden was the Turkish contribution to the project. Hans Ek, the arranger for the concert set list, directed the İstanbul Philharmonia Orchestra in İstanbul. Let me also remind you that the İstanbul concert was recorded and filmed for Mezzo TV

The excitement of the audience could easily be seen in their eyes just before the concert. This was not surprising because they would listen to the well-known compositions with many surprises.

The first performance was Faiding Maid Preludium, which is also the entrance to the album Tuesday Wonderland(2006). We have heard the strings of the orchestra very well at the introduction and the orchestra's performance was generally fairly good. However the well performed bass tones, which are coming from the back, were powerless and the well played cymbals from the drum set were too bright. The arrangement was excellent but the sound was too crowded when the strings and cymbals were high. In the last part, the composition was transferred to Ajar from the album Leucocyte by means of percussion and violins.

Sarp Maden and Michael Wollny has come to the stage for a great arrangement of the fabulous composition From Gagarin's Point of View, which has the same name with album that made the trio meet ACT label in 1999. It may be the most suitable composition to be harmonized.  Except some new adds, it was a very similar arrangement with the original composition.

When God Created the Coffee Break has invited pianist Jacky Terrasson and saxophone player Marius Neset to the stage. Even the piano of Jacky Terrasson has sounded a bit cold and dry to me at first, I can say that it was from time to time a bit more energetic compared to what we hear from Esbjörn in this composition. The woodwinds of the orchestra and solo of Jacky Terrasson have taken role after the tension is getting low when fast and strong touches of Magnus Öström ended and they were just perfect. Magnus was artistically very successful but I should say that the first three performances were acoustically not appropriate considering the sound of the drums. The contribution of Marius Neset to the partitions that was originally played by Dan Berglund in the album was huge and amazing.

I think the best arrangement and performance of the night was Seven Days of Falling. Michael Wollny was on the piano this time. The first four notes from Dan Berglund for this very important composition of E.S.T. were enough to excite the audience. The main theme, which was played by the piano in the album, has been carried by the saxophone in this arrangement. Marius Neset, not only has done the work sufficiently, but also has performed a great solo in this part. The instants created when the double bass stayed with saxophone as a duo and when this duo is accompanied softly by the piano were incredible.




Wonderland Suite can be seen as an individual piece of Hans Ek. Different than the others, Hans Ek composed a suite which includes many transitions and turn-backs consisting of Dolores in a Shoe Stand in the entrance and result, Goldhearted Miner and Goldwrap in the development. We have seen that the piano partitions are played again by the saxophone. The quintet including Sarp Maden, Marius Neset, Michael Wollny, Dan Berglund and Magnus Öström gave a very tensional and harmonious peformance. Sarp Maden's solo was especially impressive. The pastoral aura given by Esbjörn by putting papers in the piano, is given by flutes in Hans Ek's arrangement. The Goldwrap part was the most energetic part of the concert similar to old E.S.T. performances. The flanger-like effect and solo of Magnus Öström (who is giving the fundamental to E.S.T. for years) showed us why he is one of the best drummers in Europe. Wonderland Suite has been ended by the main theme of Dolores in a Shoe Stand carried by means of solo performances of Sarp Maden and Marius Neset.

Serenade for Renegade's piano partitions were given to the guitarist Sarp Maden. The saturated and long tone of Sarp Maden was in a deep harmony with the original composition. We can easily say that Sarp has given a mystic and even oriental taste to the piece with the help of flutes. I should mention that Sarp Maden was very successful throughout the concert.

It's been known by the listeners of E.S.T. that Dodge the Dodo of the live record from 1999 which is placed in E.S.T. Live '95 album is far better than the studio record in the album Gagarin's Point of View. More than that, I think it won't be wrong to say that live records of the trio was better than their studio-recorded performances until the world famous audio engineer Ake Linton has started to contribute also to the studio records from 2005. The album Live in Hamburg (2007) was a more famous album than the Viaticum contrary to the general belief. The entrance of this arrangement of Hans Ek, whose piano parts are again given to the guitar and saxophone, was very near to the album version. We have been carried to the old times by the deep heart-beat-like kicks of Magnus Öström which are well beneath energetic bass line and snare drums. The hard and cold touches of Michael Wollny to the piano and the performance of Sarp and Marius in the main theme were all fairly good. The bow performance of Dan Berglund and his authentic distortion tone has increased the tension of the music and the audience to a very high level.

The arrangement made for my favorite composition Eight Hundred Streets By Feet from the album Tuesday Wonderland was soft and deep, similar to melancholic and naive original composition. One hand of the Esbjörn on the piano had been given to the saxophone and guitar.

Hans Ek has also written a suite to Viaticum. There were Viaticum88 Days in My Veins and Unstable Table and Infamous Fable in Viaticum Suite. Viaticum means the last meal given to a man who is dying. For this reason, the composition is very dark. This feeling which is given by Dan Berglund in the album was given by brass instruments played from bass lines in the concert. The harmony between Michael Wollny and the double bass in 88 Days In My Veins and violoncello performances in Unstable Table and Infamous Fable were good. The trio behind has turned back to the main theme of Viaticum with short and sharp kicks of Magnus Öström in the end.

The last performance was the incredible piece of E.S.T. from the album Strange Place for Snow called Behind The YashmakSarp Maden, Jacky Terrasson and Marius Neset were the guests in this important tune of E.S.T. Marius Neset has given the main theme just after the entrance made by Dan Berglund. Similar to what has happened in the album, the musician who has pulled the trigger to start the improvisation and carried the energy to incredible levels was Magnus Öström.

The reaction of the audience to this wonderful concert was a long standing ovation. They were applauding all musicians on the stage among which Magnus Öström and Dan Berglund were precious of the night. I am sure that Esbjörn Svensson was with them and us all night. There were people crying in front seats. Let me tell you that I have also cried a little bit. A young men has given a small banner board to Hans Ek on which a tribute word to Esbjörn was written. Just after that he has also given a red banner board on which the name of the people who has been killed during latest Taksim Gezi Park events in İstanbul is written. The level of the applause has been increased then. The board for Esbjörn was also given to the Dan and Magnus after the encore.

It was Love is Real what has been played in the encore similar to many tribute concerts for Esbjörn. Korhan Futacı was on the stage for vocals. The lyrics of Love is Real has been written by Josh Haden, son of Charlie Haden, to the Believe Beleft and Below composition from Seven Days of Falling of Esbjörn Svennson Trio. Josh Haden's own vocal performance is in the same album's hidden track after the piece O.D.R.I.P. The vocal performance of this piece is a very difficult one and I think it is always Josh Haden who has performed the best for it. 

From beginning to end, I think, E.S.T. Symphony Concert was an unforgettable one for İstanbul audience. I have never seen a jazz concert that has been applauded this much fanatically. I should mention that the ones that could not join has missed an incredible concert. However, it is necessary to point out that the concert hall was changed due to low ticket sales as a result of latest events in İstanbul. Considering complicated sounds of the arrangements and big orchestra, there were many reflection problems in the small hall and the main important parts of the sound belonging to the solo instrumentalists at the back has lost its quality many times during the concert. It is also beneficial to point out that Ake Linton has recovered many problems successfully after the first couple of performances and I think this should be a lesson for our sound engineers in Turkey. As a last point, I should congratulate the success of Burkhard Hopper since he has organised this fabulous and difficult event including many musicians having different timetables.


Tuesday, 9 July 2013

Melody Gardot İstanbul Jazz Festival Concert on July 5th 2013

It was just another Friday when I was travelling from Ankara to İstanbul again for another İKSV Jazz Festival concert. This time, I left my office to experience the highly reputed live performance of my favourite singer Melody Gardot. She impresses me deeply with her incredible technique, magic voice and wonderful compositions for a long time.

I think on July 5th it was the first time that İstanbul Culture and Art Foundation held a concert in gardens of German Embassy in Tarabya. The stage was implemented just after the entrance from the sea. The audience could see the sea just behind the stage while sitting in the gardens and watching wonderful buildings around. The attention and attendance to the concert was high. The audience, some of whom were sitting while others were standing, listened to Melody Gardot in a windy and a moist night of İstanbul.

The entrance of the concert was made by wonderful instrumentalists as it should be in similar qualified vocalist's concerts. Irwin Hall on flute, saxophone and clarinet, Mitchell Long on guitar, Chuck Staab on drums and Aidan Carroll on bass... Frankly, I have not known about them before the concert and after searching for these good musicians, I learned that they are all stand-alone qualified ones in their own projects.

After the improvisational and energetic introduction made by this quartet, Melody came to the stage and sit on to play the piano accompanied by applauses from the audience. The performance has surprisingly turned out to the Rain from the second and the most important album of Melody, My One and Only Thrill. The groovy and modern approach of the drummer Chuck Staab was impressive in this performance. I am attracted by the well designed sound system started from the first minute I heard Melody's vocal even if there was the wind. Melody's vocal was as intense and touching as it was at studio records and I think many people were deeply affected by this pure voice. The wind barrier that is made for the saxophone was a proof of how carefully the sound system is handled. Two pieces Goodbye and Mira, from the album Absence, which are intensively impressed by Brasilian music, were played  later on. We have listened to the Goodbye also in a different arrangement. Melody made a small talk after the performance Mira. The following piece was 
Cesaira Evora's wonderful composition Saudade and it was another important performance of the concert. After that Melody told us about her first, interesting and magic day in France.

The transference of this magic to us was accomplished when Melody Gardot has left the stage to Irwin Hall's solo performance after making everyone close their eyes. Especially then, I have felt that we were experiencing an extraordinary performance designed excellently with its style of address and fiction. Irwin Hall has played tenor and alto at the same time for a while. After that, among most important pieces of the second album, Les Etoiles (The Stars), Baby I'm a Fool, Who Will Comfort Me and So We Meet Again My Heartache from the album Absence are performed in very similar arrangements to album versions. We also listened to Melody's guitar playing meanwhile. During intervals between pieces we listened to wonderful quotes from Melody Gardot about music and life. Considering her emotional contact with the audience and her artistic posture in front of the microphone I think she is an extraordinary jazz singer. The excitement has risen to the highest state after Melody has obtained permission from The Ambassador for the audience to come to the green area just in front of the stage to dance. After this last performance and an intense ovation, Melody has performed in the encore with a new composition from the next album, Preacher Man, whose main theme is the bad slavery period in American History.

After having talked with this wonderful musician after the concert I can tell you that she is as modest and sincere behind the stage as she has been seen while performing. She has thrown herself easily into the crowd to sign autographs on albums. I feel myself very lucky that I could find the chance to listen to Melody Gardot in such a wonderful place in İstanbul.

Melody Gardot İstanbul Caz Festivali Konseri, 5 Temmuz 2013

Geçtiğimiz cuma akşamı yine Ankara'dan İKSV Caz Festivali için uçağa atlayıp İstanbul'a geldiğim akşamlardan biriydi. Bu sefer mükemmel tekniği, büyülü ses rengi ve harika besteleri ile beni en çok etkileyen vokallerden biri olan Melody Gardot'un o dillere destan canlı performansını deneyimlemek için işimden çıkıp yollara düştüm.

5 Temmuz Cuma akşamı, sanırım İstanbul Kültür Sanat Vakfı ilk kez Tarabya taraflarındaki Alman Yazlık Rezidansı'nda bir konser gerçekleştirdi. Sahne, deniz tarafından olan girişin hemen sonrasında önü ve yanları muhteşem bir bahçeye arkası da denize bakacak şekilde oluşturulmuştu. Konsere ilgi çok yoğundu. Ayakta, sandalyelerde veya Alman Sefaratı'nın müthiş yapılarının merdivenlerinde oturan dinleyiciler nemli ve bol esintili bu İstanbul gecesinde dinlediler Melody Gardot'u.

Sahneye Melody Gardot'dan önce her iyi vokalin arkasında olması gereken türden çok iyi müzisyenler geldi. Saksofon, flüt ve klarnette Irwin Hall, gitarda Mitchell Long, davulda Chuck Staab ve kontrbasta Aidan Carroll... Açık söylemem gerekirse Melody ile gerçekleştirdikleri bu konserden önce kendilerini tanımıyordum. Ancak özellikle Irwin Hall ve Chuck Staab fazlaca dikkatimi çektiğinden konser sonrası yaptığım araştırmada hepsinin kendi çalışmaları ile oldukça yeterli ve çok iyi müzisyenler olduklarını öğrendim.


Bu dörtlünün bir süre devam eden doğaçlama ve enerjik girişinin ardından Melody alkışlar arasında piyanonun başında yerini aldı. Bahsettiğim enerjik giriş tahmin edilemez bir şekilde Melody'nin ikinci ve en önemli albümü My One and Only Thrill albümünden Rain parçasının oldukça farklı bir düzenlemesine evrildi. Bu performansta davulcu Staab'ın groovy ve modern yaklaşımları dikkat çekiciydi. Melody Gardot'un sesini duyduğum ilk anda açık havadaki esintiye rağmen mükemmele yakın kurulan ses düzeneği dikkatimi çekti. Stüdyo kayıtlarından dinlediğimiz kadar keskin ve dokunaklı o ses herkesi ilk saniyeden itibaren yerine çiviledi. Saksofon için camdan yapılan rüzgar engeli de işin ne kadar titiz yapıldığının göstergesiydi bence. Yoğun bir şekilde Brezilya müziği etkisi altında olan son albüm Absence'dan arka arkaya önce Goodbye sonra Mira çalındı. Goodbye'ı da farklı bir düzenlemede dinledik. Melody dinleyici ile Mira'dan önce kısa bir tanışma konuşması yaptı. Devamında 
Mitchell Long'un flamenko tarzı girizgahı ve eşliği ile icra edilen Cesaira Evora'nın müthiş bestesi Saudade'ı dinledik. Ardından Melody, Amerika'dan Fransa'ya ilk gelişinde yaşadığı ilginç ve büyülü günün hikayesini anlattı. 

Büyünün bizlere de geçmesi, Melody'nin herkese gözlerini kapattırıp sahneyi sessizce Irwin Hall'un mükemmel saksofon solosuna bıraktığı müthiş bölümde gerçekleşti. Özellikle bu anlarda bir konserin ötesinde seyirciye hitaptan tutun da kurguya kadar her şeyiyle çok iyi hazırlanmış bir performans izlediğimizi daha da iyi anladık. Irwin Hall bir ara hem tenor hem de alto saksofonu beraber çaldı. Sonrasında ikinci albümün en önemli eserlerinden Les Etoiles (The Stars), Baby I'm a Fool ve Who Will Comfort Me, Absence'den ise So We Meet Again My Heartache parçaları albüm versiyonlarına oldukça yakın bir şekilde mükemmel icra edildi diyebilirim. Bazı parçalarda Melody Gardot'un gitarını da dinleme şansı bulduk. Parça aralarında Melody'nin hayata ve müziğe dair harika sözlerini dinledik. Özellikle seyirci ile duygusal teması ve mikrofon önündeki estetik duruşu öyle sıradan caz vokallerde göreceğimiz şeyler değildi açıkçası. Son performanstan hemen önce Melody'nin Almanya  Büyükelçisi'nden dinleyicinin sahnenin önündeki yeşil alana gelip dans etmesi için izin alması çoşkuyu arttırdı. Seyircilerin eşliği ile gerçekleştirilen son performansın ardından uzun süren alkıştan sonra yeniden sahneye gelen Melody, biste henüz kayıt aşamasında olan yeni albümünden Preacher Man adlı parçayı icra etti.
Konser sonrası kısa süre de olsa konuşma imkanı bulduğum bu harika müzisyenin sahne arkasında da sahne de olduğu kadar samimi ve cana yakın olduğunu söyleyebilirim. Kalabalıkların içine kendisini atıp imza dağıtmaktan hiç çekinmedi. İstanbul'da böyle bir mekanda Melody Gardot'u dinlediğim için kendimi çok şanslı hissediyorum.