İlk başta durum şu kadar basitti: Kuzey Avrupa'dan iki deneyimli caz müzisyeni Perşembe gecesi Ankara'da sahne alacaktı. Bir çok albümlerinden duo performanslarını daha önce dinlemiş, bazı canlı performanslarına katılmış ve internetten duo konserlerini takip etmiş biri olarak bu konserin özel bir konser olma potansiyeline sahip olduğunu biliyordum. Ancak bir buçuk saatlik Lars Danielsson & Cæcilie Norby duo konseri ardından gelen iki bis ve dakikalar süren ayakta alkış sahnedeki göz göze performansın muhteşemliğinin sadece beni etkilemediğini ve Cæcilie şarkı söylemenin limitlerini zorlarken, Lars da kontrbas ve viyolonselin sınırlarında gezinirken sadece benim gözlerimin dolmadığını kanıtladı.
Konserde Cæcilie Norby'nin 10'dan fazla albümle dolu etkileyici diskografisinden çok iyi seçilmiş parçalar dinledik. Blue Note yıllarından düzenlemelere olduğu kadar son ACT çalışmalarından parçalara da yer verildi. Cæcilie Norby'nin her zaman favorileri olan eserler yine setlist-deydi: Derin bir duygusal bağının olduğu açıkça hissedilen Joni Mitchell'den Both Sides Now, muhteşem David Bowie'den Life on Mars, Cole Porter'ın anıtsal caz standardı Love for Sale ve Leonard Cohen'in dokunaklı bestesi Hallelujah mükemmel olarak nitelendirilebilecek ve kimi zaman asıl besteleri bambaşka parçalar haline dönüştüren duo düzenlemelerle icra edildi. Bunun yanında ilk Blue Note albümünden Girl Talk, Queen of Bad Excuses albümünün ilk parçası Cuban Cigars'ı da dinledik. Son ACT albümlerinden ilki olan Arabesque'den Ravel'in Dead Princess bestesine Cæcilie Norby'nin yazdığı sözlerle ortaya çıkan güzel eseri ve Abbey Lincoln'ın Wholly Earth'ünü, son albüm Silent Ways'ten ise Barrett Strong & Norman Whitfield'ın muhteşem şarkısı Papa Was a Rolling Stone'u ve Trent Reznor'un Hurt parçasını dinleme şansı yakaladık.
Baştan sona Cæcilie'in vokal performansı gerçekten de türünün tek örneğiydi. Aynı anda hem yumuşak hem de güçlü olabilen sesi seyirciyi "Bunu nasıl yapıyor(!)" dercesine birbirine baktıracak kadar başarılı bir şekilde yüksek ve alçak perdeler arasında gidip geldi. Biri çok az reverb-ü ile neredeyse düz, diğeri de 3-4 saniye reverb içeren iki mikrofon kullandı Cæcilie. Zaman zaman salonda sanki ona melekler eşlik ediyormuşcasına bir ses ortaya çıkarmak için iki mikrofonu birlikte kullandı. Konser boyunca Cæcilie bize şarkı söylemenin çok farklı yollarını gösterdi. Bazen fısıldayarak, bazen de bir opera sanatçısı gibi şarkı söyledi. Sesini bazen perküsyonun bir parçası, bazen de scat yaparken bir piyano ya da synthesizer gibi kullandı. Bence, özellikle Hallelujah ve Love for Sale parçalarında yaptıkları teknik olarak muhteşem olduğu kadar duygusal açıdan da dokunaklıydı. Sesini daha çok bir enstrüman gibi kullanarak uzun soluklu müzikal birlikteliği Lars ile oldukça uyumlu ve başarılı bir şekilde müziğin tansiyonu ve metronomunu kontrol etti. Hurt parçasında gelişkin bir oyuncak müzik kutusu gibi görünen ve oldukça organik ve güçlü bir sese sahip olan Kalimba adındaki bir Afrika çalgısını bile çaldı.
Bu duo performansta Lars'ı sahnede kontrbası, çellosu ve efekt kutusuyla beraber gördük. Lars'tan kısa kısa çello sololar dinlemek çok özel bir deneyimdi. Efektleri aracılığıyla çelloyu kimi zaman kontrbas sound-unda da çaldı. Lars'ın özellikle duo konserlerinde duymaya alıştığım bas tonlara senkron şekilde üst frekanslarda reverb-ler ortaya çıkartan efektini bu konserde Both Sides Now'da dinledik. Arada sırada Lars'ın kontrbas'ı perküsyon aleti gibi kullandığına tanık oluyordum; ancak bu sefer enstrümanın gövdesini oldukça sert vuruşlarla adeta bir cajon olarak kullandı. Lars çello ve kontrbas için yayı eline aldığında dinleyicilerin nefeslerini tuttuklarını açıkça hissettim.
Derin bağlarını ve müzikal uyumlarını düşündüğünüzde, Lars ve Cæcilie'i bir arada duo bir performansta dinlemek dinleyiciler için gerçek bir hayat deneyimiydi. Sahneden gelen ses neredeyse tek bir organizmanın eseri gibi tonlayan organik bir dokuya sahipti. Cæcilie Norby'nin müziğin yönünü değiştirmek adına yaptığı ses geçişlerinin Lars Danielsson tarafından anlık cevaplarla takip edilmesini izlemek ve dinlemek muhteşemdi. Özellikle bis icraları, Hallelujah ve Cuban Cigars bence Ankara dinleyicisinin unutmayacağı türden icralar oldu. Ankara Palas görünen o ki sıcak atmosferi ve iyi akustik kondisyonu ile böylesine samimi ve ayrıntılı performanslar için biçilmiş kaftan.
No comments:
Post a Comment