Saturday, 26 May 2012

Rössler ve Vogt'dan Barok Müzik Üzerine Emprovizasyon

Saksofon sanatçısı Knut Rössler ve lut sanatçısı Johannes Vogt, farklı müzikal bakışları ve tecrübeleriyle 2007 yılında basılan oldukça sıra dışı bir albüm için bir araya geldiler: “Between The Times” (Zamanlar Arası). Bu albümü ilk dinlediğimde sarf ettiğim cümle “Bu gerçekten barok üzerine emprovizasyon” idi. Blogun başlığı ve hissettiklerim bana barok müzik dese de, CD kitapçığını okuduğumda müzisyenlere ilham veren bestecilerin 1650 tarihleri civarına, yani tam barok ile rönesans müziği geçişinin yaşandığı zamanlara ait olduğunu öğrendim. Bunun yanında son zamanlarda öğrendiğim kadarıyla barok müzik içinde aslında emprovizasyon doğal olarak yer almakta.


Bu albümde efsanevi basçı Miroslav Vitous’un da adını görüyoruz. Perküsyoncu olarak ise Mani Neumeir performans sergilemekte. Miroslav Vitous, caz sahnesinin en önemli isimlerinden. Weather Report’un kurucu üyesi ve Miles Davis ile çalmış bir sanatçı. Melodik çalan basçılardan ve buna bağlı olarak da gerçek bir solo icracı.

Genel olarak ifade etmek gerekirse, hissetiğim kadarıyla saksofon albümün caz tarafını, lut ise barok dönemi temsil ediyor. Perküsyon ve kontrbas (oldukça melodik ve teller çekilerek çalınıyor.) konsept ile oldukça uyumlu. Miroslav Vitous’un bu albümdeki bas kayıtları gerçekten dikkate değer. Oldukça derin ve sofistike bir performans ve kayıt ile karşı karşıyayız. Kitapçığın son satırlarında hi-fi dinleyicilerin varsa bas ayarlarını düze getirmeleri önerilmekte.
Lut müziği ile ilgili şu bölümü kitapçıktan doğrudan alıntılayıp tercümesini yapacağım. (kitapçığın bütün içeriğini http://www.actmusic.com/product_info.php?products_id=235&show=2 bağlantısında bulabilirsiniz.):


“Our musical journey begins with lute music written in 17th century Paris. Following a period of experimentation, a lute tuning had established itself in which the top six strings respectively pairs of strings form a D minor triad. (A contemporary guitar player would call this an open tuning. A saxophonist would call the lute on this recording a Bb-instrument as it’s A-string sounds a tone lower than today’s tuning note due to its low French tuning.) Many works originating from the first decades after introduction of the D minor tuning sound opener and more playful than their somewhat stricter renaissance predecessors, and the sometimes rather formulaic baroque music. The timeless flavour and the pronounced lyricism of the chosen works, combined with a clear and uncluttered diction, speak directly even to listeners unfamiliar with the language of ancient and classical music.”

“Müzikal yolculuğumuz 17. yy’da Paris’te yazılmış lut müziği ile başlıyor. Deneylerle geçen belli bir sürenin ardından, lut akordu en üst 6 telin 1 çift Re minör üçlüsü oluşturması ile tamamlanıyor. (Modern bir gitarist bunu açık akort etme olarak tanımlardı. Saksofon Fransız tarzı düşük akort edildiğinden ve saksofonun la teli günümüz akorduna göre bir ton düşükten ses verdiğinden, bir saksofoncu bu kayıttaki lutu Si bemol bir enstrüman olarak değerlendirirdi.) Re minör akordun geliştirilmesi sonrası ilk yıllarda ortaya çıkan çalışmaların çoğu, daha kesin kurallara sahip rönesans dönemi ve bazen formüle barok seleflerine göre daha açık çalmaktadır. Seçilen eserlerin ebedi tatları ve vurgulanmış coşkusu, temiz ve karmaşıklıklardan kurtulmuş bir diksiyonla birleştirilerek, kadim ve klasik müziğe aşina olmayanlar ile bile doğrudan konuşabiliyor.”
Müzikal bilgi konusunda tamamı ile obsesifim diyebilirim ve ne zaman dinlediğim albümlerde yukarıda gördüğünüz gibi ayrıntılı bilgiler bulursam hazine bulmuş gibi hissediyorum. Yukarıdaki açıklamalar esinlenilen bestecilerin rönesans müziğinden barok müziğe geçiş dönemine ait olduklarını düşündüğünüzde oldukça anlamlı. 


Albümdeki asıl besteciler şöyle: Ennemond Gaultier (ca. 1575 – 1651), Denis Gaultier (ca. 1600 – 1672) – Ennemond’s cousin, Pierre Dubut (17. yy) ve iki oğlu (bu üçü eski kayıtlarda genellikle aynı kişi olarak anılmakta) ve Jacques Gallot (ca. 1625 – 1690) – Ennemond Gaultier’in bir öğrencisi. Vogt bu albümde yaptıklarını emprovize etmek yerine yorumlamak olarak değerlendirse de yorumlama sırasında modal emprovizasyon kullandıklarını kabul etmekte.


Albüm Werner Goose tarafından 2006 yılında Heidelberg’de kaydedildi ve 2007 yılında ACT’den yayımlandı. Mastering Klus Scheuermann tarafında gerçekleştirildi. Parça isimleri ve yorumları şöyle:  (Bu sefer genellikle CD kitapçığından ilham aldım çünkü kitapçıktaki yorumlar o kadar ayrıntılı hazırlanmış ki sonrasında yapılan yorumların bir kısmı hafif görünebilir.)

1.            Contemplation (Rössler/Vogt) [Interlude: "Sarabande" (Dubut)]
2.            Pré-luth modal (Rössler/Vogt/Goos) [Introduction: "Prélude" (Anonymous)] 
3.            Kuna (Rössler/Vogt) [Introduction: "La Montespan" (Gallot)] 
4.            L’encyclopédie (Rössler/Vogt) [Interlude: "L’encyclopédie" (Dubut)] 
5.            Dialogue (Rössler/Vogt) [Using: "Dialogue" (Gallot)] 
6.            Le colibri royal (Rössler/Goos) [Interlude: "La royale" (Dubut le fils)]
7.            Le rêve lucide (Rössler/Vogt) [Coda: "Chaconne" (Ennemond Gaultier)] 
8.            La mélancolie (Rössler/Vogt/Goos) [Coda: "La mélancolique courante" (Denis Gaultier)]  
9.            L’intention paradoxale (Rössler/Goos) [Interlude: "Sarabande" (Dubut)] 
10.         La vie éphémère (Rössler/Vogt) Canaries (Rössler/Vogt) [Introduction: "Tombeau de Gautier par lui mesme" (Denis Gaultier)]
11.         Canaries (Rössler/Vogt) [Using: "Canaries" (Anonymous)] 


1. Contemplation
Vogt’un parça ile ilgili notları: “Dubut’un başdöndürücü orijinal bestesinin melodisindeki enterval sıçramaları Bach’ın bilindik Sol minör lut için sarabande’sini hatırlatmakta (cello versiyonu Do minördür.) Bizim versiyonumuz birkaç orkestrasyon olasılığı sunmakta: Dubut’un sarabandesinin A bölümünün başlangıcı kontrbas ve saksofonun orkestral birleşiminde ve lut eşliğinde çalınıyor, orta bölüm ada gibi, huzurlu orijinal tonunda lut ile çalınıyor ve sonunda emprovize edilmiş bir tekrarlama bas ve lut ile çalınıyor. Bütün bunlar olurken, bas ve saksofon ile uzatılmış modal emprovizasyonlarla karşılaşıyoruz.
Benim yorumum: Oldukça coşkulu bir şekilde melodiyi taşıyan saksofon girişte derin ve kesin bir bas ile tamamlanıyor. Bu arada yumuşak bir lut tonu melodiyi renklendirmekte. İlk dakikanın ardından, basın dominant ve ana temaya sahip bir şekilde bulunduğu bir düet dinlemekteyiz. Sonrasında gelen, berrak melodili lut solosu bizi barok döneme götürmekte. Lut solosu bittiğinde, dört müzisyenin besteyi emprovize ettiğini görüyoruz. Sonunda, en duygulu kısım coşkulu lut ve sıra dışı çalınmış kontrbas ile karşımıza çıkıyor. (oldukça derin ve etkileyici bir bas tonu)


2. Pré-luth modal
Vogt’un parça ile ilgili notları: Ölçü çizgilerinin duyulmadığı, mezürsüz serbest bir giriş ve lut ve saksofon arasındaki diyalog tekrar eden bir basın üzerindeki ritmik olarak açık bir emprovizasyona karşı oluşturuldu. Bu tekrar eden bas sona doğru saksofon ve bas diyaloguna doğru evirilmekte.  
Benim yorumum: Lut parçaya bir solo ile giriş yapıyor ve bize yine barok müziği hatırlatıyor. İlk dakikanın ardında Rössler’in kadifeden saksofon tonununu duyuyoruz. Perküsyoncu Mani Neumeir ilk yarıdan sonra neredeyse oryantal bir ritim ile sahne alıyor. Saksofonun girişi beni rüyamdan uyandırıyor. Saksofon ve bas şarkının bazı kesimlerinde birbirleri ile konuşuyorlar. 


3. Kuna
Vogt’un parça ile ilgili notları: The Marquise de Montespan "la maîtresse royale en titre", 14. Louis’nin resmi metresi, "Kuna", bazı dil bilimcilere göre, 30000(!) yıl önce “kadın” için kullanılmış bir kelimeydi. Gallot’un önce yoğunlaşan sonrasında ise yeniden rahatlayan armonik yapılı mutluluk veren parçası emprovizasyon için temel oluşturmakta.
Benim yorumum: Başka bir orijinal lute girişinin nefes dolu kaydı odanın dört bir köşesine yayılmakta. Parçadaki saksofonu ilk kez dinlediğimde kalbimde kırılgan bir şeyler hissettim. Sonrasında başlığın kadın ile ilgili olduğunu öğrendiğimde ise hiç şaşırmadım. Bu albümün genel olarak perküsyon ve bas kayıtları gerçekten bir harika ve elimdeki en iyi kayıtlar olabilirler. Albüm ve özellikle bu parça kayıt mühendisleri için bir ders niteliğinde. Müziğin ruhu kayıtta yeniden yaratılmakta.


4. L’encyclopédie
Vogt’un parça ile ilgili notları: Kısa saksofon girişi, ders verir bir diksiyonla çalınan orijinal düzenleme ile devam ediyor. Melodi devam eden bir arpejin içinden çıkmakta (Couperin’in ünlü klavsen parçasına benziyor: “Les Baricades Misterieuses”) Arpej figürleri, üzerine saksofonun emprovizasyon gerçekleştirdiği lut için yeni bir parçaya dönüşmekte.
Benim yorumum: Melodik saksofon solosu çok bilindik hissiyatı veren bir lut partisyonu ile devam ediyor. Saksofon, sanki, zaman zaman perküsyonun eşliğinde ana temayı emprovize etmekte.


5. Dialogue
Vogt’un parça ile ilgili notları: Lut ve bas orijinal düzenlemenin 6 bölümünü icra ediyor. Saksofon ve bas bu kısımlara emprovize cevaplar vermekte. Huzurlu bir aranın ardından, grup Gallot’un ana temasına ait armonileri ele almakta.
Benim yorumum: Girişte, lut ve bas ana temayı veriyor ve saksofon sonrasında emprovizasyon için sahneye çıkıyor. Sonlara doğru Vitous’un icra ettiği bas solo kesinlikle mükemmel.


6. Le colibri royal  
Vogt’un parça ile ilgili notları: Emprovize saksofon/bas düeti Dubut’un oğullarından birine ait şahane lut parçasını söze döküyor.
Benim yorumum: Uzun solo lut bölümü ile takip edilen saksofon&bas girişi bize yeniden barok dönemi derin bir şekilde hissettiriyor.


7. Le rêve lucide
Vogt’un parça ile ilgili notları: Lut sesleri ve saksofon emprovizasyonu. Devamında müzisyenlerin rüyanın ve asıl şakonun farkında olarak gördükleri ve armonisiyle gölgelerini öne doğru çıkartan duru bir rüya.
Benim yorumum: Bas ve perküsyon yokluğunda sadece lut ile eşlik edilen duygusal bir melodi saksofon tarafından sunuluyor. (lut bu parçda akustik gitar gibi tınlamakta) An emotional melody is introduced by saxophone accompanied by the lute(sounds really like an acoustic guitar in this song) without bass or percussion. Sonlara doğru melodiyi emprovize edilmiş bir şekilde luttan yeniden dinliyoruz.


8. La mélancolie
Vogt’un parça ile ilgili notları: Bu lut parçasının karanlık ve melankolik havası düzensiz 7’li tekrarlar üzerine saksofon emprovizasyonu ile iyice artmakta.
Benim yorumum: Gerçekten karanlık ve melankolik bir parça. Sanki insanlığın sefaletini anlatır gibi, en azından ben öyle hissettim.


9. L’intention paradoxale
Vogt’un parça ile ilgili notları: Bu parçada, ritim patlaması meditatif içe dönüşe sebep olmakta. Eşlikçi lutun bazı figürleri sürpriz bir şekilde Dubut’un sarabandesinden ortaya çıkıyor.
Benim yorumum: Lut ve perküsyon tarafından eşlik edilen Rössler’in alto flütü parçaya oldukça gizemli bir hava vermekte. Sonrasındaki solo lut bölümü ana temayı vermekte. Giriş kısmı alto flüt ve perküsyon tarafından tekrarlanmakta. Devamında kesin ritimleri ile perküsyon her şeyi bir anda değiştirmekte. Flüt tonunu gerçekten çok beğendim. Vitous’un bası tekrar oldukça derin frekanslardan çalmakta. Emprovizasyonu sırasında Rössler’in sesini duymak heyecan verici.


10. La vie éphémère
Vogt’un parça ile ilgili notları: "Tombeau" vefat eden bir insan için müzikal bir anmadır. Gaultier’e ait tombeau – değişimin (metaforik ve gerçek müzikal seviyede) ve geçişin teması üzerine - bizim yeni parçamızda da görülmekte.
Benim yorumum: Giriş solo lut ile yapılmakta. Bu parçanın da melankolik bir melodisi var ancak biraz da umut taşıyor. Sonrasında arka plandaki tanımlı Vogt’a ait synthesizer eşliğinde kontrbas sahneye çıkmakta. Devamında saksofon ana temayı bazen saksofon ile konuşarak bazen de saksofon tarafından eşlik edilerek çalmakta.


11. Canaries
Vogt’un parça ile ilgili notları:  "Canaries" parçaları kesinlikle Kanarya Adaları’ndan bir dans ile ilişkili. Son parçada iki ritmik konsept karşılaşıyor: Sabit vuruşlar üzerine senkoplu çalma ve (orijinal lut düzenlemesindeki gibi) melodinin dalgalı hareketini takip eden bir tempo.
Benim yorumum: Son parça melodik ve ritmik ve bir anlamda albümün genelinden biraz ayrı bir yerde durmakta. Yine de, coşku konseptin sınırlarını aşmayacak şekilde kontrol altında. Bu bir bakıma, albümün son parçada ağırbaşlı kutlanması. Bu parçada Miroslav Vitous’u dikkatlice dinleyin. Burada bizlere harika bir performans sergilemekte.


Youtube’dan albümle ilgili şu örnekleri dinleyebilirsiniz:
http://www.youtube.com/watch?v=Pj1LMgCUWys&feature=related 
http://www.youtube.com/watch?v=v3KKWXg9WGw
http://www.youtube.com/watch?v=MJaVR-soE4s


Son bir not: Müzisyenlerin aynı isme Octagon eklentisi yaparak 2010 yılında bastıkları bir albüm daha bulunmaktadır.


Wednesday, 23 May 2012

An Improvisation from Rössler and Vogt on Baroque Music



Saxophonist Knut Rössler and lutenist Johannes Vogt, having different musical perspectives and experiences, collaborated for a very extraordinary album “Between The Times”, which is released in 2007. When I started to listen to that album I have said that “wow, this is really an improvisation on baroque”. Although the title is about baroque and what I feel is the baroque music, on reading the booklet I have learned that the compositions that inspired the musicians are around 1650, which is just between renaissance and baroque music period. I have also learned lately, that there is inherently improvisation in the baroque music.

We see the incredible Miroslav Vitous’ name as the bassist and Mani Neumeier’s as the percussionist.  Miroslav Vitous, is one of the most important bassist in jazz scene. He founded Weather Report and played with Miles Davis. He is among the melodic bassists and as a result he is literally a soloist.


Generally speaking, what I feel is that saxophone is the jazzy part of the album, whereas the lute is the baroque side. The percussion and especially bass (very melodic and full of string-pulling sounds) are in harmony with the concept. Miroslav Vitous’ bass record in this album should be given attention.  It is very deep and sophisticated. On the last line of the booklet, there is a note for hi-fi listeners to set their bass levels to neutral.

I should directly cite this part from the booklet about lute music, written by Vogt (you can find all the content written in it on this link: http://www.actmusic.com/product_info.php?products_id=235&show=2):

“Our musical journey begins with lute music written in 17th century Paris. Following a period of experimentation, a lute tuning had established itself in which the top six strings respectively pairs of strings form a D minor triad. (A contemporary guitar player would call this an open tuning. A saxophonist would call the lute on this recording a Bb-instrument as it’s A-string sounds a tone lower than today’s tuning note due to its low French tuning.) Many works originating from the first decades after introduction of the D minor tuning sound opener and more playful than their somewhat stricter renaissance predecessors, and the sometimes rather formulaic baroque music. The timeless flavour and the pronounced lyricism of the chosen works, combined with a clear and uncluttered diction, speak directly even to listeners unfamiliar with the language of ancient and classical music.”

I am really obssesive about musical knowledge and when I see this much detailed information about the albums I have listened, I feel like I have found a treasure.  The above explanation is meaningful considering that the composers chosen for the album, are from a transition period, a transition from rennaissance to baroque.

The original composers on the album are:  Ennemond Gaultier (ca. 1575 – 1651), Denis Gaultier (ca. 1600 – 1672) – Ennemond’s cousin, Pierre Dubut (17th century) and his two sons (these three are usually not distinguished in the old manuscripts) and Jacques Gallot (ca. 1625 – 1690) – a student of Ennemond Gaultier.  Vogt prefers to define paraphrasing rather than improvising what they do in this album but also accepts that they, in a way, are using a modal improvisation during paraphrasing.

The album is recorded by Werner Goose in Heidelberg in 2006. The mastering is made by Klus Scheuermann. The album is released from ACT in 2007. Let me give the names of the pieces and give little information about them (generally inspired by booklet this time because it is written so perfect that any other comment can be seen inadequate)
  1. Contemplation (Rössler/Vogt) [Interlude: "Sarabande" (Dubut)]
  2. Pré-luth modal (Rössler/Vogt/Goos) [Introduction: "Prélude" (Anonymous)] 
  3. Kuna (Rössler/Vogt) [Introduction: "La Montespan" (Gallot)] 
  4. L’encyclopédie (Rössler/Vogt) [Interlude: "L’encyclopédie" (Dubut)] 
  5. Dialogue (Rössler/Vogt) [Using: "Dialogue" (Gallot)] 
  6. Le colibri royal (Rössler/Goos) [Interlude: "La royale" (Dubut le fils)]
  7. Le rêve lucide (Rössler/Vogt) [Coda: "Chaconne" (Ennemond Gaultier)] 
  8. La mélancolie (Rössler/Vogt/Goos) [Coda: "La mélancolique courante" (Denis Gaultier)]  
  9. L’intention paradoxale (Rössler/Goos) [Interlude: "Sarabande" (Dubut)] 
  10. La vie éphémère (Rössler/Vogt) Canaries (Rössler/Vogt) [Introduction: "Tombeau de Gautier par lui mesme" (Denis Gaultier)]
  11. Canaries (Rössler/Vogt) [Using: "Canaries" (Anonymous)] 

1. Contemplation

Vogt’s notes about the piece: “The large interval leaps in the melody of Dubut’s astonishing original are reminiscent of Bach’s well-known sarabande for lute in G minor (the cello version is in C minor). Our version presents a number of orchestration possibilities: The beginning of the A-section of Dubut’s sarabande, played by an "orchestral unison" of double bass and saxophone with lute accompaniment, the middle section like an island - the peaceful lute original, and at the end an improvised reprise played by lute and bass. In between, we find extended modal improvisations by bass and saxophone.”

My comment: A very lyrical saxophone, carrying the melody, is accompanied by a very rigid and deep bass in the entrance. Some soft lute tones are enlivening the melody meanwhile. After the first minute, we hear a kind of duet in which bass is dominant and having the main theme of the song. Afterwards, the lute solo, with its pure melody, takes us to baroque period. When the lute solo ends, we see four musicians together improvising the composition. Then, at last, the most sensational part came with a lyrical lute and a very extraordinarily played bass by Vitous  (really deep).

2. Pré-luth modal

Vogt’s notes about the piece: A free prelude with no audible bar-lines -"non mesuré", and a dialogue between lute and saxophone are set against a rhythmically distinct improvisation over a bass ostinato that dissolves into a free dialogue between saxophone and bass towards the end.

My Comment: Lute enters the song by a solo, reminding us the authentic baroque music. After the first minute we hear Rössler’s velvety saxophone. Percussionist Mani Neumeier takes action after the first half with an almost oriental rhythm. Entrance of saxophone woke me up from my dreams. Saxophone and bass are sometimes talking with each other.

3. Kuna

Vogt’s notes about the piece:  The Marquise de Montespan was "la maîtresse royale en titre", the official mistress of Louis XIV. "Kuna" is, according to some linguists, a word used 30.000 (!) years ago for "woman". Parts of the harmonic structure of Gallot’s pleasing piece are the basis for an improvisation, which intensifies, and then eases off again. 

My Comment: Another authentic lute entrance recorded with full of breath, scattered in the listening room. I have felt something fragile in my heart at first before learning the title when I hear the melody from the saxophone and did not surprised when I have learned that it is about woman. The percussion and bass performance of this album is awesome and may be one of the best record in my hand. This album and especially this piece is like a lesson to the recording engineers. The spirit is recreated in the record.

4. L’encyclopédie

Vogt’s notes about the piece: A short saxophone introduction followed by the original - played with a lecturing diction. The melody emerges out of a continuous arpeggio-movement (similar to that in Couperin’s famous cembalo piece "Les baricades mistérieuses"). The arpeggio figures evolve into a new piece for lute, over which the saxophone improvises. 

My Comment: A melodic saxophone solo is followed by a well-known lute partition. The saxophone is, a kind of, paraphrasing the main theme accompanied by percussion from time to time.

5. Dialogue

Vogt’s notes about the piece: Lute and bass state each of the six sections of the original, which receive improvised responses from saxophone and bass. After a tranquil interlude, the group takes up some of the harmonies of Gallot’s theme.

My Comment: In the entrance, lute and bass give the main theme and saxophone takes action for improvisation. The Vitous’ solo near the end is wonderful.

6. Le colibri royal  

Vogt’s notes about the piece: Improvised saxophone/bass duets frame the regal lute-piece by one of Dubut’s sons. 

My Comment: A saxophone & bass entrance is followed by a long lute solo part, making us feel again the baroque deeply.

7. Le rêve lucide

Vogt’s notes about the piece: Lute sounds and saxophone improvisation. A lucid dream in which the players are aware of both the dream and the actual chaconne which follows, its harmonies casting their shadows forward. 

My Comment: An emotional melody is introduced by saxophone accompanied by the lute(sounds really like an acoustic guitar in this song) without bass or percussion. Then we listened the melody in an improvised manner from the lute before the end.  

8. La mélancolie

Vogt’s notes about the piece:The dark and melancholy mood of the lute piece increases even more during the saxophone improvisation over an off-kilter ostinato in seven.

My Comment: A really dark and melancholic song, which seems to be explaining the misery of humanity, at least I have felt like that.

9. L’intention paradoxale

Vogt’s notes about the piece: In this piece, an eruption of rhythm leads to meditative introspection. Some of the notes of the accompanying lute figures surprisingly stem from Dubut’s sarabande.

My Comment: Rössler’s alto flute gives a mysterious feeling to the piece, which is accompanied by the lute and percussion. Then solo lute part gives us the main theme. The entrance is repeated by the alto flute and percussion. Then suddenly everything is changed by the rigid rhythm of the percussion. I really liked the flute tone very much. Vitous bass’ is playing from the deep frequencies again. It is great to hear breathe-in sounds of Rössler during his improvisations.

10. La vie éphémère

Vogt’s notes about the piece: A "tombeau" is a musical memorial dedicated to a deceased person. Melodic elements of Gaultier’s tombeau also appear in our new piece - the theme of which is change (on a metaphorical and on an actual musical level) and transience. 

My Comment: The entrance is made by solo lute.  This piece has also a melancholic melody but also carries some hope. Then the bass takes action with the sythesizer of Vogt, which is well defined at the background. Then the saxophone plays the main theme while sometimes talking with, sometimes accompanied by the bass.

11. Canaries

Vogt’s notes about the piece: "Canaries" are pieces that apparently relate to a dance from the Canary Isles. Two rhythmic concepts meet in this final piece: The concept of playing with syncopation on the basis of a steady beat and (in the lute original) a flexible tempo that follows the wavelike motion of the melody.

My Comment: The last piece is very melodic and rhythmic, in a way a little detached from rest of the melancholic album. However, the rage is controlled without crossing the borders of the concept. What we listen is a dignified celebration of the album in the last song. Listen Miroslav Vitous carefully in this piece, he gives us a great performance here.

Listen to these samples from youtube:
http://www.youtube.com/watch?v=Pj1LMgCUWys&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=v3KKWXg9WGw
http://www.youtube.com/watch?v=MJaVR-soE4s

A last note: there exists another album of the same musicians in the same name with an addition: "Octagon", released in 2010.

Thursday, 17 May 2012

Avishai Cohen Trio "Gently Disturbed" 2008 (Türkçe)


Avishai Cohen günümüz modern jazz sahnesinden önemli bir basçı. İsrailli olduğundan, albümlerini dinlediğinizde biz Türk dinleyicilerine çok tanıdık gelen melodiler duyacaksınız. Albümlerden genel manada Akdenizli (hatta bazen oryantal) bir tad alıyorsunuz. Yine de her ne kadar ilham kaynağı memleketi olsa da düzenlemeler ve besteler üzerinde yoğun bir caz etkisi var. Avishai, gerçek bir virtüöz ve teknik manada kusursuz bir basçı. Hem ana akıma hakim hem de modern cazda yeni eserler veriyor.

Ünlü bir müzisyen olmadan önce, Avishai Cohen’in New York’da çok zor bir hayatı olmuş. Caddelerde ve metro istasyonlarında bile çalmış. Beraber çaldığı ilk grup Danilo Perez Trio. Sonrasında Chick Corea’nın 6’lısına katılmış ve efsanenin kendisine ait Scretch Records firmasından sırasıyla Adama(1998), Devotion(1999), Colors(2000) ve Unit(2001) adında ilk 4 albümünü çıkarmış.
2002 yılında Razdaz Records adında kendi kayıt şirketini açmış. 1996 ve 2002 arasında Herbie Hancock, Roy Hargrove ve Bobby McFerrin gibi efsane müzisyenlerle çalışmış. Razdaz Records’tan çıkan 5 albüm görüyoruz. Bunlar, Lyla(2003), At Home(2004), Continuo(2006), As is…Live at The Blue Note(2007) ve Gently Disturbed(2008). 2008 sonrasında 3 albüm daha yayınlanmış: Sha’ot Regishot (2008), Aurora (2009) ve Seven Seas (2011). Avishai Cohen şimdilerde piyanoda Shai Maestro ve davulda Mark Guiliana’dan oluşan üçlüsü ile birlikte performans vermekte. Şu şekilde tanımlayabileceğim çok kesin olmayan ve istisnaları mevcut bir genelleme yapmak istiyorum: Ritim yerine (veya ritmin yanında) melodi çalabilen basçılar dinleyicileri tarafından daha akılda kalıcı olup bir üçlüye (trio) isim verebiliyor ve adlarına albüm yapabiliyorlar. Avishai kesinlikle hem melodi hem de ritim çalabiliyor ancak belli ki melodiye aşık. (Dahası yeni albümlerinde şarkı da söylemeye başladı.)  Kendi triosunun dışında Avishai’nin canlı performanslarında ve albümlerinde zaman zaman Amos Hoffman ve Itamar Odori’yi görmeniz mümkün.

23 Ekim 20011 günü Avishai’nin İstanbul’daki konserine katıldım. Konser, Avishai’nin performans sırasında belirttiği gibi yeni albüm Seven Seas’in turu kapsamında yapılan son konserdi. Davul ve piyano triosundan değildi. Davulda Amir Bresler’i, piyanoda ise Omri Mor’u dinledik. Bence, özellikle muhteşem Shai Maestro’nun eksikliğini düşünürsek, konser performansı ve Avishai Cohen Trio arasında ciddi bir fark mevcuttu. Mark ve Shai’yi canlı olarak dinleyemedim hiç, ancak Gently Disturbed’deki performansları bir harikaydı. Ancak yine de Amir Bresler, mükemmel tekniği, sesindeki ayrıntı, hızlı ve yumuşak tuşesi ile salondaki herkes gibi benim de oldukça dikkatimi çekti. Konserde Alfonsina y El Mar ve Besame Mucho performansları unutulmaz olanlardandı. Konser sonrası sanırım Avishai Cohen Türk dinleyicisinde ciddi bir iz bıraktı ve akıllara kazındı. Konserden son önemli not da Avishai’nin annesinin İzmir kökenli olduğunu öğrenmemiz olsun.

Gently Disturbed Avishai’den dinlediğim ilk albüm. Aslında üzerinde trio yazan iki albüm var ve bunlar Gently Disturbed ile At Home. At Home da davulcu Mark Guiliana olsa da piyanist Shai Maestro yerine Sam Barsh yer almakta.

Bu yazımda Gently Disturbed hakkında bilgi vereceğim. Albüm 2008 yılında Razdaz Records’dan çıktı. Albümün kayıtları ve miksajı Lars Nilsson tarafından 2007 yılında 5 gün içerisinde gerçekleştirildi. Albümü, Avishai’nin diğer albümlerinden ayıran iki önemli özellik vurgulanmalı. Birincisi bu albüm baştan sona saf bir trio kaydı bu sebeple aralarında en ayrıntılı ve teknik performansa sahip olanı. Diğeri ise, albüm Adama’dan sonra(canlı kaydı saymazsak) ana akıma en yakın olanı. Bu albümden sonraki özellikle son iki albümde derin bir Akdenizli havası esmekte. Albümün şarkı listesi şöyle:  

  1. Seattle (Avishai Cohen)
  2. Chutzpan (Avishai Cohen)
  3. Lo Baiom Velo Balyla (Avishai Cohen)
  4. Pınzın Kınzın(Avishai Cohen/Shai Maestro/Mark Guiliana)
  5. Puncha Puncha(Traditional)
  6. Eleven Wives(Avishai Cohen/Shai Maestro/Mark Guiliana)
  7. Gently Disturbed(Avishai Cohen)
  8. The Ever Evolving Etude(Avishai Cohen)
  9. Variations in G Minor(Avishai Cohen)
  10. Umray(Avishai Cohen)
  11. Structure in Emotion(Avishai Cohen)


  1. Seattle: Melodik piyano solosu harika bir albüm dinleyeceğimizin sinyallerini veriyor. İlk dakikadan sonra davul ve bas yerlerini alıyor ve piyano ana temayı biraz daha çalmaya devam ediyor. Sonra yan bir melodi bas tarafından icra ediliyor, diğerleri ona eşlik ederken. Bu kısa şarkı albümün introsu gibi.
  2. Chutzpan: Sıcaklık, bateristin hızlı partisyonları ile oldukça yükseliyor. Mark devamlı davul setinin üzerinde yolculuk halinde, bateriyi sanki bir ahtapot çalıyormuş gibi hissediyorum. Sonunda, Avishai’nin solo girişiyle birazcık dinleniyor. Avishai, gerçekten de en iyilerinden birisi. Şu telleri çekişine ve kontrbasa vuruşlarına bakın.
  3. Lo Baiom Velo Belyla: Çok bilindik bir melodi ve size kışı hatırlatıyor. Melodi önce piyano ile çalınıyor ve sonrasında Avishai derin ve uzun basları ile sahneye çıkıyor. Aynı temayı bu kez oldukça lirik bir havada çalıyor. Avishai’nin bası belli ki kışta olmaktan mutsuz. Evet, neden kış gibi hissettiğimi buldum. Shai Maestro’nun dokunuşları sanki erirken damlayan buz kristalleri gibi. Mark davulda oldukça sessiz ama yine oldukça hızlı ve diğerlerinden kalan bütün boşlukları dolduruyor. 
  4. Pınzın Kınzın: Genellikle çellodan duymaya alıştığımız bir ton, sanırım kontrabasın yüksek oktavlarından gelmekte. Avishai bilindik solosunu atıyor ve diğerlerine hadi der gibi. Avishai baştaki rtmin aynısına devam ediyor. Shai Maestro bu parçada tansiyondan sorumlu ve neredeyse bir vokal gibi tınlıyor, cümleleri neredeyse anlamlandıracağım. Söylenecek söz kalmayınca davulcu parçayı başa alıyor. Yine Avishai’nin solosunu duyuyoruz ama bu kez çok daha agresif, teller defalarca çekiliyor. Piyanonun son partisyonu daha sakin ve caza yakın.
  5. Puncha Puncha: Ah! Shai Mastro gerçek bir maestro. Bu derecede melodik olan gördüğüm en genç piyanist olabilir. Bu geleneksel parça çok duygusal ve bu sadece piyanodan değil lirik bastan ve davulda kullanılan fırçalardan anlaşılabiliyor. Ana tema lirik ve yavaş bir marş gibi. Sıradaki parçayı görünce bunun fırtına öncesi sessizlik olduğunu anlayacaksınız.
  6. Eleven Wives: Albümdeki favori parçam. Avishai Cohen Trio tarafından yapılan bu beste, şüphesiz, modern caz dünyasının şaheserlerinden. Giriş, adeta bu şarkının sonlara doğru nereye gideceğine inanamayacaksınız diyen piyano ile yapılıyor. Davul ve bas piyanonun neredeyse oryantal diyebileceğimiz bir ton tutturmasının hemen ardından çalmaya başlıyorlar. Bunun sonrasında kontrbas ilk yarının sonunda davul tarafından evirilen ve renklendirilen ritmi domine ediyor. Albüm her ne kadar basçının gibi görünse de bu parça kesinlikle davulcunun parçası. Hızlı ve temiz vuruşlarla dolu ataklar parçayı devamlı evirilen bir hale getiriyor. Sanki hiç bitmeyecek ve tansiyon devamlı yükselecek zannediyorsunuz ancak parça davulcu tarafından aniden bitiriliyor. Avishai’nin ve Shai’nin son sürprizleri hala orada olduklarını ispat edercesine vurdukları son nota oluyor.
  7. Gently Disturbed: Albümün ismini taşımasına rağmen Eleven Wives’ın ardından beklentilerime kıyasla oldukça düşük ritimli bir parça. Piyano tarafından takip edilen oldukça monoton bir kontrbasa oldukça dipten bir davul eşlik ediyor. Mark arada sırada trampete vurarak diğerlerini uyarır gibi. “Disturbed” kelimesini hissedebiliyorum ama nazik bir şekilde.
  8. The Ever Evolving Etude: Besteciler için zor bir ders gibi bu parça. Avishai ve Shai tarafından yapılanlar hala aklımı karıştırmakta. 45 saniyelik girişten sonra piyano önce solo çalıyor sonrasında kontrbas ile birlikte aynı notaları basıyorlar. Sonra birden notaları paylaşmaya karar veriyorlar, bir nota kontrbastan diğeri piyanodan. Bu gerçekten benim için farklı bir şey. Şimdi bir kere de hızlı olarak beraber çalıyorlar ama yine zaman zaman durup birbirlerini dinliyorlar. İlk yarıdan sonra Mark parçaya girmeye ve şarkıya yön vermeye karar veriyor ve evet gerçekten de Mark harika bir davulcu. Agresif kuralcı olma sırası şimdi Mark’da. Bu şarkı gerçekten devamlı eviriliyor. Acaba duracak mı bir yerde?  
  9. Variations in G Minor: Avishai başka bir duygusal parçanın daha sinyallerini veriyor. Bu kesinlikle memleketinden, hafif hafif Akdeniz kokuyor. Shai ve Mark basçı kahramanımıza sadece eşlik ediyorlar. Mark hi-hat ve crash ler üstünde ultra-hızlı bagetlerini gezdirmekte.
  10. Umray: Oldukça avangart bir giriş ile bizi karşılıyor bu parça. Bu parçanın ana teması ikinci yarıda iyice yavaşlayan ritimde çalan virtüöz Shai Maestro. Mark genellikle sessiz ancak gerekli olan yerlerde işini yapmakta.
  11. Structure in Emotion: Arşe ile çalınan tiz notalar duyulmakta başta. Piyano da buna uyumlu olarak inceden çalmakta. Kontrbas zaman zaman oldukça derin notalar seçiyor. Davul ikinci yarıya doğru sadece tema geçişlerini işaretlemek için crash lere vuruyor. Sonra piyano harici her şey duruyor. Shai yaklaşık 20 saniye solo çalıyor. Sonrasında tam albüm bitti derken şaşırtıcı derecede yüksek tansiyonla başlayan müzik sürpriz yapıyor bize. Gerçekten harika bir beste.


Kayıt kesinlikle olabileceklerin en iyilerinden. Kötü bir şey söylemek neredeyse imkansız. Albüm incelemesini CD’den yaptım ve albümün LP’sini de bulmak mümkün. Ama bence bu albümün CD’si LP’sinden daha iyi çalıyor. Genel bir bakışla, bas ve davul kayıtları organik ve sahnede iyi dağılmışlar. Aynı şeyi piyano için de söylemek mümkün ama her parça için değil. Bu belki de bilinçli seçilmiş bir yaklaşım olabilir.

Youtube’dan şu örneği albüm için dinleyebilirsiniz: http://www.youtube.com/watch?v=vCz5Sxo2Vnk
Ayrıca Besame Mucho’nun (Adama albümünden ama canlı performanslar genellikle farklılar) ve Alfonsina y El Mar’ın (Aurora albümünden) canlı performanslarını deneyebilirsiniz: http://www.youtube.com/watch?v=T5OqncE5PP8&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=zCHSoGUuPeU
Bu da Alfonsina y El Mar’ın albüm versiyonu:

Avishai Cohen Trio "Gently Disturbed" 2008


Avishai Cohen is an important bassist in contemporary jazz scene. Since Avishai is from Israel, what you hear from some of his albums are very known melodies to us, as Turkish listeners. The albums, generally, have a mediterranean, (sometimes even oriental) taste. Although he is inspired by hometown there is a certain jazz effect on the arrangements and compositions. Avishai is literally a virtuoso and technically perfect bassist, knowing both mainstream and contemporary music very well.

Avishai Cohen had a really hard life in New York, before becoming a famous musician. He played even in the streets and subways. His first group is Danilo Perez Trio. Then he became a member of Chick Corea’s sextet. Avishai’s first four albums, which are Adama(1998), Devotion(1999), Colors(2000) and Unit(2001) is released from Scretch Records of Chick Corea. In 2002 he founded his own record company, Razdaz Records. Between 1996 and 2002 he also performed with many great musicians such as Herbie Hancock, Roy Hargrove and Bobby McFerrin. We see 5 albums from Razdaz records, which are Lyla(2003), At Home(2004), Continuo(2006), As is…Live at The Blue Note(2007) and Gently Disturbed(2008). After 2008 he released three more albums: Sha’ot Regishot (2008), Aurora (2009) and Seven Seas (2011). Currently Avishai Cohen is performing with his trio including Shai Maestro as the pianist and Mark Guiliana as the drummer. I may make a loose generalization that can be defined as: The bassist playing the melody instead of (or addition to) rhythm becomes more well-known by the audience, and usually they can give a name to a trio or can make an album in their own names. Avishai  surely can play both rhythm and melody but he loved and chose to play the melody I think. (Moreover he started to sing in his new albums.) Additionally to his formal trio, you can see names of Amos Hoffman and Itamar Odori from time to time in his albums and live performances.
    
I have been at his İstanbul Concert in Lütfü Kırdar Kongre Sarayı on 23th of October 2011. The concert was the last one in a tour of Avishai Cohen’s last album Seven Seas. The drummer and pianist were not from his trio (drummer Amir Bresler, pianist Omri Mor). I think there is a certain difference between the original trio and the concert band especially considering the absence of the incredible Shai Maestro. However, I think the drummer Amir Bresler caught everyone’s attention with his great technique, granularity in sound, fast&soft touches to the drum set. I have never listened Mark or Shai lively but their performance in Gently Disturbed record was awesome. The performance of Alfonsina y El Mar and Besame Mucho is unforgettable ones from the concert. Avishai Cohen became very-well known to Turkish listeners, I think, after the concert. He, literally, played his instrument as a melodic one with great solo partitions. One last important note from the concert; we learned that Avishai's mother's origin is from İzmir, Turkey.

Gently Disturbed is the first album I have listened from Avishai Cohen. Actually there are only two albums that you can see the word “trio” in the cover, which is At Home and Gently Disturbed. Although the drummer is Mark Guiliana in At Home similar to Gently Disturbed, the pianist is Sam Barsh instead of Shai Maestro in this album.

In this post I will give some information about Gently Disturbed. The album is released in 2008 from Razdaz records of Avishai. The album is recorded and mixed by Lars Nilsson at Nilento Studios in Sweden within 5 days in 2007. There are two distinguishing properties of this album compared to the others. The album is a pure trio record from beginning to end. Thus it may be the most granular and technical performance of all. Another thing is after Adama (excluding the live record) this is the closest album to mainstream. After this album we see deeply  mediterranean soul, especially in the last two.  Let me give the tracklist:
  1. Seattle (Avishai Cohen)
  2. Chutzpan (Avishai Cohen)
  3. Lo Baiom Velo Balyla (Avishai Cohen)
  4. Pınzın Kınzın(Avishai Cohen/Shai Maestro/Mark Guiliana)
  5. Puncha Puncha(Traditional)
  6. Eleven Wives(Avishai Cohen/Shai Maestro/Mark Guiliana)
  7. Gently Disturbed(Avishai Cohen)
  8. The Ever Evolving Etude(Avishai Cohen)
  9. Variations in G Minor(Avishai Cohen)
  10. Umray(Avishai Cohen)
  11. Structure in Emotion(Avishai Cohen)
  1. Seattle: The melodic piano solo is signalling that we are about to listen to a great album. After the first minute the bass and drums take places. Then the main theme of piano continues a little bit more. Then a side melody is performed by the bass as the leader while the others are accompanying it. This short song is like an intro to the album.
  2. Chutzpan: The temperature is rising with drummer fast partitions. Mark is continuously travelling on his drum set. I feel like I am watching an octopus playing the drums. At last, Avishai has given some rest to him by his great solo entrance. Wow, he is really one of the best. Look at his hits on the contrabass and string pulling sounds.
  3. Lo Baiom Velo Belyla: A very well known melody which makes you feel the winter. The melody is played by the piano first, then Avishai comes to stage with his long and deep bass playing the main theme once more with a very lyrical attribute. His contrabass is very sorry to be in winter, maybe. Yes, I have made my decision about the reason why I feel the winter. It is the touches of Shai Maestro: They are like crystals dripping water drops while melting. Mark is very silent and fast at the same time on the drums. He is always filling the gaps left by the others.
  4. Pınzın Kınzın: A sound similar to what we used to hear from a cello come from the bass at the beginning, I guess, from higher octaves of the contrabass played by a bow. Avishai starts to play his well known solo. Then the drummer says to the others "Let’s go". Avishai continues the same rhythm at the beginning. Shai Maestro is responsible for the tension and he played like a vocal. I can literally hear the sentences. When there is no word left, drummer takes the melody to the beginning. After that, we again hear a solo of Avishai. This time, he is more aggressive with the strings pulled many times. Last partition of piano is more relaxed and more jazzy.
  5. Puncha Puncha: Ahhh! Shai Maestro is a real Maestro. He can be the youngest pianist I have ever heard who is this much melodic. This traditional song is very emotional and it can be felt from the beginning not only by piano but also lyrical bass and wonderful brushes used on the drums. The main theme is like a lyrical and slow rondo. But when you see the next track you will understand this is just a state before the storm.
  6. Eleven Wives: This is my favorite piece in this album. This composition is, without doubt, a contemporary jazz masterpiece made by Avishai Cohen Trio. The entrance is made by the piano saying that "this is just the beginning, you won't believe what the song will turn out to be through the end." The drums and the bass start to play just when the piano begins for an almost-oriental tone.  After that the contrabass dominates the rhythm which is well colored and evolved by the drums after the first half. Although the album belongs to a bassist, this song is surely the drummer's song. Perfect attacks full of very fast and clean touches makes this song a continuous evolving one. You feel like it will never end and always rise to a higher level of tension but it is suddenly terminated by the drummer. The last surprise of Avishai and Shai is the last note of contrabass&piano trying to tell that they are still there.
  7. Gently Disturbed: Having the name of the album, this song’s tension is very low comparing to what I have expected after Eleven Wives. A monotone contrabass followed by piano is deeply accompanied by drums sometimes warning the others by hitting on the snare drum. I can feel the word “Disturbed” in the song but in a gentle way.
  8. The Ever Evolving Etude: This is a difficult lesson for the composers. What is done by Avishai and Shai is stil confusing my mind. After a 45 seconds entrance the piano play a solo then the contrabass play the same notes with the piano together. Then suddenly they decided to share the notes: one for contrabass, one for piano. Wow, this is really something different for me. Then with a faster tempo they play together but from time to time they still give some rest and listen to the other. After the first half, the drummer decided to enter and give a direction to the sound (Mark is a great drummer). He is now the aggressive ruler. Wow, this song is really ever evolving. Will it stop?
  9. Variations in G Minor: Avishai gives some clues about another emotional song. This is really something from hometown, a little Mediterranean taste. Shai and Mark is accompanying Avishai in this song, our heroic bassist. Mark is performing very well with his ultra-high speed sticks in on the crashes and hi-hat.
  10. Umray: A very avant garde composition welcomes us in the beginning. A slower second half full of piano playing of  virtuoso Shai Meastro is the main subject of this song. Avishai sometimes uses bow in this song. Mark is silent generally but still take action when necessary.   
  11. Structure in Emotion: Treble notes are heard from the contrabass played by the bow, which is consistent with the piano. The contrabass chooses sometimes very deep notes. The drummer enters nearly at the second half by only marking main segments on the crashes. Then everything but the piano stops. Shai plays a solo for nearly 20 seconds, after which a wonderful surprise full of tension welcomes us when we are thinking that the album is finished. That’s really a wonderful composition

The record is state of art. There is nothing to say any bad thing about it. I made the review from the CD but you can also find the LP of this album. But, IMO, CD sounds better. Generally speaking bass and drums records are wonderful and very well located in the stage and they sound very organic. Same thing can be said for the piano but not for all song, maybe a result of intentional choice.

Try this sample from youtube for the album: 
http://www.youtube.com/watch?v=vCz5Sxo2Vnk
You should also check these live performances of Besame Mucho (from album Adama but live performances are generally very different) and Alfonsina y El Mar (from album Aurora)http://www.youtube.com/watch?v=T5OqncE5PP8&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=zCHSoGUuPeU
This is the album version of Alfonsina y El Mar

Ida Sand "The Gospel Truth" 2011 (Türkçe)



Ida Sand’in 3. Albümü “The Gospel Truth” 2011 yılında ACT’den çıktı ve tabi ki ışık hızıyla alındı. Bu albüm harika koro düzenlemeleri ile gayet iyi bir Gospel albümü ve Ida gerçekten harika bir Gospel şarkıcısı. Bence, kilise müzisyeni olan annesinin Ida’nın üzerinde ciddi etkisi var ve Ida kilise korolarında vakit geçirmişe benziyor. Albüm kapağının hem içinde küçük bir Mahalia Jackson’a saygı yazısı görebilirsiniz. Mahalia Jackson belli ki onu çok etkilemiş. Albümde besteler olduğu kadar harika cover ve düzenlemeler de var. “Meet Me Around at Midnight” yazımda Ida’nın iyi bir albüm yapmak için yeterince tecrübelenmeyi beklediğini söylemiştim. Bu açıdan bakıldığında 3. Albüm öncesi yeterli olgunluğa sahip olmakla beraber tecrübesinin en üst seviyesinde olduğunu söyleyebiliriz. Kendinden emin ve ne söylediğinin ve çaldığının tamamen farkında. Bu güven bestelerde de hissediliyor. Bunun dışında “Ain’t No Sunshine” ve “Like A Prayer” cover ları şimdiye kadar bu şarkılar için yapılanların en iyileri olabilirler. Özellikle “Like a Prayer” koro eklentisi ile bambaşka ve harika bir hal almış.

Yapımcı Siggi Loch ile beraber yine Nils Landgren. Müzisyenler: Mattias Thorell(guitar), Thobias Gabrielsson(bass), Andres Hedlund(drums&percussion), Raul Midon(vocal), Joe Sample(piano), Steve Gadd(drums), Nils Landgren(trombone), Magnus Lindgren(woodwinds), ACT Jubilee Singers  (Jeaette Köhn, Ida Sand, Sharon Dyall, Rigmor Gustafsson, Jessica Pilnas, Nils Landgren). Kayıtlar Jan Ugand tarafından Stockholm’deki Soundtrade Stüdyolarında yapılmış. Miksaj ve mastering Lars Nilsson tarafından Göteborg’daki Nilento Stüdyolarında gerçekleştirilmiş. (A Change is Gonna Come Hamburg’daki NDR Stüdyolarında Oliver Bergner tarafından kaydedilmiş.)

Şarkı listesi şöyle:

  1.  Eyes on The Prize (geleneksel, düzenleme Ida Sand)
  2.  Ain’t No Sunshine (Bill Withers)
  3.  He ain’t Heavy He’s My Brother (Bobby Scott, Sidney Russell)
  4.  A Change is Gonna Come (Sam Cooke)
  5.  Have a Talk With God (Steive Wonder, Calvin Hardaway)
  6.  I Wanna Know What Love Is (Mick Jones)
  7.  Until The End (Joe Sample, Marita Philips, Denise Labrie)
  8.  I Wish I Would Know How (Nina Simone)
  9.  Have a Little Faith In Me(John Hiatt)
  10.  It is to Know (Ida Sand)
  11.  Like A Prayer (Madonna, Patrick Leonard)
  12.  God Only Knows (Brian Wilson, Tony Asher)


  1. Eyes on The Prize: Eğer müzikte gospel&rock diye bir tür varsa bu parça o türden işte. Davul ve bas tarafından tutturulan sabit bir ritme genellikle elektrogitar eşlik ediyor. Ida’nın bu parçada çok cesur ve kendinden emin bir vokali var. Albüme başlamak için harika bir parça. ACT Jubilee şarkıcıları bu parçada back-vocal yapmaktalar.
  2. Ain’t No Sunshine: Harika bir parçanın inanılmaz iyi bir cover ı. Herşey Ida’nın mükemmel vokal solosu ile başlıyor. Bu parçada rock stili bir vokal benimsemiş (albümün geneline hakim bir karakter). Nefesli çalgılarda Magnus Lindgren’e ve lap-steel gitarda Ola Gusrafsson’a dikkat. Başlangıçtaki davul vuruşları iyi vuruş nasıl kaydedilire iyi bir örnek.
  3. He ain’t Heavy He’s My Brother: Raul Midon’un yumuşak erkek vokali şarkının başında elektrogitar ile birlikte duyuluyor. Ardından, ilk başta Ida Sand yalnız söylüyor. Sonrasında Raul Midon’un ve Ida Sand’ın düet yaptıklarını görüyoruz. Vokalleri harika bir uyum içerisinde. Gospel’i seviyorum.
  4. A Change is Gonna Come: Bu yavaş tempolu şarkıda Ida’nın dengeli sesi piyanosu ile oldukça uyumlu. Joe Sample parçanın yapısına çok uygun büyülü bir Fender Rhodes tonu veriyor. Trombone sona doğru kendisini gösteriyor.
  5. Have a Talk With God: Stevie Wonder’ın harika parçası Ida ve ACT Jubilee şarkıcıları tarafından harika icra edilmiş. Magnus Lindgren’in harika flütünü ve nefesini dinleyin.
  6. I Wanna Know What Love Is: Bu pop-rock parçanın muhteşem sözleri var. Ola Gustafsson’un lap-steel gitarı, Nils Landgren’in trombonu ve ACT Jubilee şarkıcıları Ida Sand’e eşlik ediyorlar.
  7. Until The End: Mattias Torell’in İstanbul’daki konserden zaten iyi bir gitarist olduğunu biliyordum. Bu parçada steel gitarda çok iyi iş çıkarıyor ve harika bir ton yakalıyor.
  8. I Wish I Would Know How: İşte harika bir Nina Simone parçası. Harika bir piyano ve vokal ile Ida bizi Nina Simone dinliyoruz gibi hissettiriyor. Zaten Ida’yı dinlerken bazen Nina Simone aklıma gelir, belki de her ikisi de hem piyano çalıp hem de şarkı söyledikleri için. Ida şarkıyı söylerken gerçekten hissediyor ve sonlara doğru tansiyonu oldukça yükselterek seyircinin kendini özgür hissedeceği bir yere parçayı taşıyor.
  9. Have a Little Faith In Me: John Hiatt’tan gerçekten çok samimi ve duygusal bir parça. Bu şarkıyı dinlemeli ve neden Ida Sand hayranı olduğumu anlamalısınız. Şarkıyı sözlerdeki manayı verir şekilde hissederek söylüyor ve bence dünyanın heryerinden vokallerin Ida Sand’den öğreneceği şeyler var.
  10. It Is To Know: İddialı bir davul ve bas girişinden sonra albümün sonundan hemen önce dinleyicinin enerjisi yakalanıyor. Sonrasında Ida Sand’in bilindik vokali geliyor. Sanki sonraki parçanın ortalığı yıkacağına dair küçük bir işaret.
  11. Like A Prayer:Wow… Bu cover ı kesinlikle dinlemelisiniz. Madonna’yı ve pop ikonlarını sevmem ve “Like A Prayer” ı Madonna’dan en fazla 10 defa dinlemişimdir hayatım boyunca. Ancak Ida Sand’in cover ını dinledikten sonra tekrar dinlemem çok zor. Çünkü bu düzenleme orijinalinden çok ötede. Enstrüman yerleşimine bir bakın. Ida Sand’in harika vokalini dinleyin. Magnus Lindgren’in kusursuz saksofonuna kulak verin. Ya sona doğru gelen ACT Jubilee Şarkıcılarının Gospel patlamasına ne demeli? Müthiş. Bence nakarata eşlik edip ellerinizi çırpmaktan kendinizi alamayacaksınız. Albümün gerçekten dinlenmesi gereken parçası.
  12. God Only Knows: Ida albümün sonunda bunu gene yapıyor, ama bu sefer kocası Ola Gustafsson ile. Bize vakit uyku vakti demekteler. Ola Gustafsson’un gerçekten oturmuş bir lap-steel gitar tekniği var. (David Gilmour ile düet yapabilirler.)
Özellikle davul ve bas kayıtlarını çok beğendim. Enstrümanların ve vokalin sahnedeki yerleşimi ve denge mükemmel. Ses organik ve doğal.

Şu youtube örneğini dinleyebilirsiniz. Ama bu mükemmel vokali CD’sinden iyi bir ekipmanla dinlemenizi şiddetle tavsiye ederim. Ida Sand’in sesinde hiçbirini kaçırmak istemeyeceğiniz çok fazla katman var: http://www.youtube.com/watch?v=0UWUdTt1Xp8


Ida Sand hakkında diğer yazılarımı da okuyabilirsiniz:


Sunday, 13 May 2012

Ida Sand "True Love" 2009 (Türkçe)


Ida Sand’ın ikinci albümü 2009 yılında ACT’den çıktı. Ida Sand bu arada evlenip bir kız çocuğu dünyaya getirdiğinden olsa gerek albümünü aşka, sevgiye ve ailesine ithaf etti. Bu albümü bildiğim türler içerisinde sınıflandırmak çok zor, aşk kadar özgür bir albüm. Ola Gustafsson’un gitarı ve ilk albüme göre daha yumuşak, daha sakin bir vokal karşılıyor bizi. Bu albümü çok beğendim, çünkü bir kez daha sevginin her şeyi güzel ve huzurlu hale getirdiğini gördüm. Bu albümü dinlerken sevdiğiniz insanın gözlerinin içine bakın siz de anlayacaksınız ki huzur ve sevgi dolu bir evden daha önemli bir şey yok. Gerçek bir pazar sabahı albümü. Bu sebeplerle incelemem biraz duygusal olacak. Albümdeki müzisyenler, gitarda Ola Gustafsson, elektrogitar ve basta Peter Forss, davul ve perküsyonda Per Lindvall, trompet ve flugelhornda Peter Asplund, flüt ve bas klarnette Magnus Lindgren, back vokallerde Ingela Olson ve Andre De Lang.  Kayıt ve miksaj Janne Hansson tarafından Stockholm’deki Atlantis Stüdyoları’nda yapılmış. Mastering ise Klaus Schuermann tarafından Münih’te bulunan 4ohm’da gerçekleştirilmiş.

Şarkı listesi şöyle:
  1. Ventura Highway (Dewey Bunnell)
  2. Notice Me (Ida Sand)
  3. The Weight (Robbie Robertson)
  4. My Biggest Fear (Ida Sand)
  5. As Long As You Love Me (Ida Sand)
  6. Devil’s Game (Ida Sand)
  7. Heart of Gold (Neil Young)
  8. Manic Depression (Jimi Hendrix)
  9. Loverman (Jimmy Davies/ Roger Ramirez/James Sherman)
  10. Who’s Gonna Help Brother Get Further (Elvis Costello/Allan Toussaint)
  11. Redemption Song (Bob Marley)
  12. True Love (Ida Sand)

  1. Ventura Highway: Giriş yaklaşık 45 saniye süren bir trompet solosunun ardından iki hoparlöre biraz faz ve ton farkı ile verilmiş aynı gitarın çalmasıyla başlıyor. Sanki uzun bir yolda yalnız başınıza araba kullanırken birden orman içerisinde bir yola giriyorsunuz gibi bir hissiyat veriyor bu kısım. Trompet yalnız sizsiniz, gitar tonları ağaçlar ve şarkı da hayat. Trompet gitarı görünce değişiyor ve sonucunda şarkı değişiyor. Siz ağaçları gördüğünüzde değişiyorsunuz ve hayatınız güzelleşiyor. İlk dakikanın ardından Ida’nın içten ve yumuşak vokali bazen uzaklaşan bazen de yaklaşan, üzerinizde süzülen bir kuş gibi. Ya davullar? Onlar zaman. Şarkının ilk yarısından sonra hayatın güzel olduğuna dair karar verilmiş durumda, bütün enstrümanlar yerli yerinde sahnede harika bir uyum içerisinde çalıyor ve Ida Sand yalnızca vokali ile değil aynı zamanda piyanosu ile birlikte şarkının tansiyonunu belirliyor.
  2. Notice Me:  Bu şarkı Ida Sand bestesi. İlk 10 saniye hard-rock parçası havası verir gibi olsa da yumuşacık gitar tonu ve uyumlu vokalin girişi ile birlikte smooth-jazz diyebileceğimiz türden bir şarkı haline geliyor parça. Bir fincan kahve alın hemen kendinize! Ida bu parçada piyano yerine Wurlitzer kullanmış.
  3. The Weight: Cesur bir gitar girişi Ida’nın fısıldar gibi bir vokali ile devam ediyor. Sonrasında, yüksek tansiyonlu kısımda Ida bize ne harika bir vokal olduğunu gösteriyor bir kez daha. Çok zor bir partisyon daha Ida tarafından korkusuzca gerçekleştiriliyor devamında.  Sanırım en etkileyici “Put a load on me” telaffuzunu dinliyorum. Her seviyede Ida tansiyonu bir kademe daha yükseltiyor. Kendinize acaba yine yapabilecek mi diyorsunuz ve yapabildiğini görüyorsunuz. Sıcacık gitar tonuna dikkat edin. Davul atakları bütün şarkı boyu süren tansiyon ile oldukça uyumlu.
  4. My Biggest Fear: Ida İstanbul konserinde en büyük korkusunun yılanlar olduğunu söylemişti. Ama bu şarkısında öğreniyoruz ki asıl en büyük korkusu aşkını kaybetmek. Ida’nın yumuşak piyano dokunuşlarının ve  bazen arkada bazen önde çalan Peter Forss’un harika kemanının eşlik ettiği yumuşak vokal ipekten bir yorgan gibi örtüyor üstünüzü.
  5. As Long As You Love Me: Büyük ihtimalle aşık olan bir kadının vokali ile icra edilmiş bir aşk şarkısı daha. Bu parça Ida Sand tarafından bestelenmiş.
  6. Devil’s Game: Ida’nın mükemmel bestesindeki gitar performansı dikkat çekici. Ida’nın girişteki vokali bana Tina Turner’ı anımsattı. Basın ve davulun sustuğu yerlerdeki vibratolara kulak verin. Bu parçada bir kez daha dakikadaki vuruş sayısı ile tansiyonun ayrı şeyler olduğunu anladım. Bu kadar yavaş bir ritimde bu yetenekli müzisyenler bunu bize çok iyi hissettiriyorlar. Son olarak, Ida’nın şarkının sonundaki nefes verişine dikkat. Geçmişte, bazı caz vokalleri sadece nefes verirken değil aynı zamanda nefes alırken de şarkı söyleyebiliyorlardı. Bu onlara içinde nefes alma sesi içermeyen akıcı ve devam eden bir vokal yaratma şansı veriyordu. Özellikle scat yaparken, solo performans verirken veya hızlı tempoda şarkı söylerken bu oldukça faydalı bir yetenek. Ida bunu yapabilen bir vokal. Bu son nefes bunun ispatı.
  7. Heart of Gold: Neil Young’un yumuşak ve narin erkek vokalinden dinlemeye alışık olduğumuz harika bir rock parçası. Abarttığımı düşünüyor olabilirsiniz ancak Ida Sand bu parçayı olabildiğince iyi söylemiş. Çok uzun zamandır Neil Young’dan bu parçayı dinlediği çok belli oluyor. Gitar tonu yumuşak ve pürüzsüz. Özellikle şarkının girişini bir kez de gitar için dinleyin. Davulun derin kaydedilmiş kick lerini duymak beni çok heyecanlandırdı. Harika. Parçanın bazı yerlerinde Ida Sand’e çok iyi back vokaller eşlik ediyor.
  8. Manic Depression: Bu şaheser krala ait, Jimi Hendrix’e. Onun hakkında çok bir şey söylemeye gerek yok, herkes bilir. Bilmiyorsanız “Çıkış” a basınız… Tamam tamam, şaka yapıyorum. Bence Ola Gustafsson’un Ida Sand üzerinde gerçek bir rock etkisi var veya Ida gerçekten de rock star olmayı seçmiş. Şarkı boyunca devam eden Magnus Lindgren’e ait bas klarnet tonuna dikkat. Bence, bütün enstrümanlar düşük oktavları seçtiğinden Ida Sand bu parçada yüksek oktavları tercih etmiş. Bütün şarkıyı bu şekilde götürmek çok zor olsa da Ida’nın sesinin gidecek çok yeri var.
  9. Loverman: Trompet ve Ida’nın vokali arasındaki diyalog ile başlıyor şarkı. Sonrasında piyano vokalle uyumlu olarak oldukça yumuşak bir tonda çalıyor. Baştan sona dinlendirici bu parça sizi, bir Hollywood filminde balo salonunun balkonundan güneşin batışını izliyormuşsunuz gibi hissettiriyor.
  10. Who’s Gonna Help Brother Get Further: Albümdeki son hızlı tempolu parça bu. Ida bence en iddialı vokal performansını bu parçaya saklamış. Lütfen Ida’nın düşük frekanslara inebilmek için nazal boşluğunu kullandığı harika tekniğine bir bakın. Yine davul ve bas iyi iş çıkarıyorlar. Arada duyduğumuz back vokaller Ida’nın sesine çok uymuş.
  11. Redemption Song: Hayatımın en önemli parçalarından biri daha. Sadece sözlerin yoğunluğu değil ayrıca efsanevi reggae müzisyeni Bob Marley böyle hissetmemde oldukça etkili. Haftada bir dinlerim. Bence bu şarkı klasik müzik olarak nitelenmeli, çünkü ilettiği mesajlar evrensel. Bazen cover lar hakkında çok da fazla inceleme yapmaya gerek yok. Bu parçayı bir kere de Ida Sand’den dinleyin.
  12. True Love: Ve albüm ile aynı adı taşıyan son parçaya geldi sıra. Bu parçada Magnus Lindgren’in mükemmel flütünü dinliyoruz. Sözler parçanın anlamını tamamlayıcı nitelikte ve anlaşılması önemli. Ida Sand temel olarak gerçek sevginin ne olduğundan bahsediyor. Kesinlikle neden bahsettiğini anlayabiliyorum çünkü, bunu mutlulukla söylüyorum, ben de gerçek sevgiyi bulanlardanım. Ailenin ve sevginin önemi üzerine olan ana temayı anlatan bir parça olduğundan son şarkı için çok iyi bir seçim. Ida bunu şarkının sonuna doğru sessizce yüzünüze bağırıyor.


Kayıt için bir şeyler söylemek gerekirse; vokalin bütün katmanları kolaylıkça hissediliyor. Enstrümanların sahnedeki yerleşimleri bir harika. Bas kayıtları organik ve akustik.