Mükemmeldi, harikaydı, su gibi aktı dün gece Keith Jarrett Trio konseri. Fakat, aynı zamanda parmak basılması gereken ciddi eksiklikler de vardı gecede. Onları da anlatacağım, ama sonra...
Özellikle Keith Jarrett`in performansını göz önünde bulundurursak, trio birçok kaydında dinlediğimden biraz daha sakindi sanki. Ama Keith Jarrett`ın tuşesi ve hissiyatı inanılmazdı. Gary Peacock her zamanki gibi temel görevindeydi. Jack DeJohnette ise solo geçişlerinde kısa kısa virtüözitesinden parçalar sundu. Onda da "sinir bozucu" bir kontrol ve tuşe. Bu beklenendi, yani bu ekibin sahnede kötü performans verme ihtimali yok denecek kadar azdı zaten. Yine de ilk yarıda hissettiklerimizle ikinci yarıda artmasını beklediğimiz tansiyon artmadı, daha da sönük bir tempoda devam etti gibi neredeyse.
Ama sebepleri vardı. Bir kere çok alkış oldu performans esnasında, hatta yerli yersiz alkışlar... Genellikle, solo geçişlerini ve belki emprovizasyonel kısımların bitişini alkışlıyoruz caz performanslarında ama, sahnede bunları devamlı yapan bir ekiple karşı karşıyaydık. "Hepsini alkışlarsanız, sirk gösterisinde akrobat izler gibi olmaz mıyız ey ahali!" diye aklıma gelmedi de değil konser esnasında. Konser öncesi fotoğraf çekmeyin, cep telefonlarını kapatın dediler bize, sanatçıların sahnede oldugu her an hem de... Biz ne yaptık? Çektik belli ki, özellikle önden ve balkondan... Yetmedi ışık ekibi konser boyunca sabit duran Keith Jarrett`ın üstündeki ışığı farklı zamanlarda tam iki kere önce sola sonra sağa yasladı ve o, bundan duyduğu rahatsızlığı takip eden şarkı arasında biraz uzunca bekleyip elleriyle işaret ederek ifade etti. Konser sonrası en pahalı biletlere sahip ön koltuklar çoğunlukla ayağa kalkmadılar, belli ki beğenmediler?! Ama yine aynı ön koltuklar, bu alkış esnasında fotoğraf çekmiş olacaklar ki Keith Jarrett hafifçe elle yapmayın işaretini esirgemedi onlardan. Encore için çağırdık sahneye tabii kendilerini ve önemli sözler duyduk önce DeJohnette`den sonra Jarrett`dan. Hatırladığım kadarıyla, üç eksik beş fazla, şöyle söyledi Jack: "Listen with your ears, please do not take photographs." Keith ise: "I have nothing to say, I agree and this is more than civilization. This is your own thing. Do not take snapshots of it. Take the whole world." Bu sözler de alkış aldı ama o yerli yersiz performans sırasındaki alkışlar kadar çok değil. İronik, değil mi? Yani, yine müziğini dinledik müzisyenlerin ama düşüncelerine karşı ise saçma özgüvenimizle huysuz dedik onlara. Ha, tabi yetmedi, encore`da da ışıklarla oynandı. Hala bunun konserin bir parçası olup olmadığı konusunda kafam karışık!? Uzun lafın kısası iyi ki kalkıp gitmediler.
İki kelam da ses sistemine... Koskoca Keith Jarrett Trio daha iyisini hakediyordu, sıradandı, yine kongre merkezi, yine enerjisi yutulmuş sesler... Yine de sonradan öğrendiğim kadarıyla bu yorumu kısmen arkada oturduğum yerin etkisi ile yapmış olabilirim. Zira ön ve balkon sanırım beğenilmiş.
Takıntılarını anlıyorum. Günümüz tüketim dünyasında müzik bile tüketiliyor. Dinlenmiyor, izleniyor. Sinema izlerken konuşulmuyor, sahnede müzisyenler çalarken konuşuluyor. Bu dünyada, minimal, naif duygularıyla birşeyler yapmaya çalışıyor bu insanlar ve çok şey istemiyorlar. Hatta, aslında biraz da öğretmeye çalışıyorlar: Müzik de bir sanat dalı ve icrası gerçek zamanlı. Yılların tecrübesiyle gelen yaratı dünyalarını paylaşmak istiyorlar ilgili dinleyiciyle. İlmik ilmik örmek istiyorlar müziği. Biliyorlar dinlemenin yoğun bir iş olduğunu ve tek amaçları sanat eserlerini kusursuz yapmak. Bir ressamın resmini yırtmasından çok farklı değil bir sanatçının konserden kalkıp gitmesi. O sizi cezalandırmıyor, eserini beğenmiyor sadece ve o gün oraya sizi eğlendirmeye gelmedi o, sanatını icra etmeye geldi.
No comments:
Post a Comment