Tuesday 20 November 2012

Adam Bałdych, 2012 The Imaginary Room (Türkçe)



Keman her ne kadar cazda en başından beri nadir bir enstrüman olarak bilinse de genel görüşün aksine bu müzik türünde birçok efsane ismin elinde hayat bulmuş ve swing etmiştir. Bu isimlere Eddie South, Stuff Smith, Claude Williams, Joe Venuti, Georgie Stoll ve Stephane Grapelli’yi örnek olarak verebiliriz. Atalar ile modern dönem arasındaki geçişte sanırım en önemli isim Fransız Jean Luc Ponty. Çağdaş caz sahnesinde hala nadiren de olsa klasik müzik kökenli keman sanatçıları gözümüze çarpmakta. Nigel Kennedy, Mark Feldman ve Scott Tixier bunlardan sadece birkaçı. Bu yazıyı yazmamın sebebi ise yakın zamanda büyük ihtimalle en genciyle tanışmam ve bu genç adamın keman tekniğinden çok etkilenmem. Adam Bałdych ile müzikal manada karşılaşmam, sanırım 2012 Nisan’ında, ACT firmasından çıkan yeni albümlere göz attığım bir sırada, kendisinin bu firmadan çıkan ilk albümü  Imaginary Room ile oldu. Dürüstçe söylemem gerekirse, oraya o gün Adam Bałdych’in son zamanlarda caz sahnesindeki en önemli keman sanatçısı olduğunu bazı kritiklerden okumuş ve ACT’nin kurucusu Siggi Loch ile fotoğraflarını görmüş olmanın motivasyonu ile gitmiştim. Albümde çalan diğer sanatçıları görünce ve eve gidip albümü dikkatlice dinleyince sadece caz müzik için değil bütün keman dünyası için sıradışı bir albümle karşı karşıya olduğumu farkettim.

Adam Bałdych, Imaginary Room albümünde The Baltic Gang adı altında bir araya gelen birçok ünlü Kuzey Avrupalı müzisyenle beraber çalmış: Avrupanın en önemli müzisyenlerinden ve ACT’den olduğu kadar birçok İskandinav albümden de hatırlanabilecek lirik basçı Lars Danielsson, Viktoria Tolstoy’un albümlerinden olduğu kadar triosuyla yakın zamanda çıkardığı More albümü ile İsveç caz sahnesinde ve Avrupa’da adından söz ettiren Jacob Karlzon, başka bir genç yetenek iki ACT albümünün sahibi Finlandiyalı trompetçi Verneri Pohjola (Pekka Pohjola’nın oğlu), Danimarkalı davulcu Morten Lund ve genç saksofon sanatçısı Marius Neset (Edition Records firmasından). Bu albümün altında yapımcı olarak ACT’in en önemli iki adamının adını görüyoruz: Siggi Loch ve Nils Landgren.




Albümü ayrıntılı olarak incelemeden önce Adam Bałdych  hakkında kısaca biyografik bilgi vermek istiyorum.

Bałdych, Gorzów Wlkp Polonya’da 1986 yılında dünyaya gelmiş. Çocukluğundan beri ülkesinde  dahi olarak görülmekte olan Adam, 13 yaşında Poznan’da düzenlenen ulusal violonist yarışmasında 3. olduktan sonra aynı yıl içerisinde Szczcin’deki bölgesel violonist yarışması ve Gorzow’daki barok müzik yarışmasında birinci oluyor. 13 yaşında karşılaştığı caz müzik için sonrasında “Caz bana aradığım müzikal özgürlüğü sundu” diyor. Polonya’daki önemli yayınlardan “Jazz Forum” tarafından “Key for Career Award” ödülünü neredeyse her yıl kazanmakta. Adam Bałdych’in uluslararası caz sahnesinde görünmeye başlaması 16 yaşında çıktığı Avrupa ve Asya turlarında gerçekleşiyor. Kattowitz konservatuarından mezun olduktan hemen sonra Berklee Müzik Okulundan burs kazanıyor ve Amerika’daki hayatı böylece başlıyor. Bu sürenin devamından itibaren halen geçerli olarak Adam, kısa süreli periyotlarda Amerika’da hayat sürmüş ve Jim Beard, Didier Lockwood, Pierre Blanchard, Jerry Goodman, Krzesimir Debski, Christian Howes ve Mika Urbaniak gibi çok önemli müzisyenlere çalışmış.

Uluslarası platformdaki ilk dikkat çekici çıkışı 2009 yılında grubu Damage Control ile yayımladığı Damage Control albümü ile yakalamış. 2009 yılında Storyboard adında yayımlanmış başka bir albümü daha var. 2011’e gelindiğinde ünlü roman Der Steppenwolf’ten esinlenilmiş Magical Theatre albümünü görmekteyiz.

ACT’nin polonyalı ünlü piyanisti Leszek Możdżer (Lars Danielsson ile beraber kaydettikleri Pasodoble albümünden hatırlanabilir.) Adam Bałdych  ile 2008 yılında İsveçli yönetmen Mauritz Stiller’in Sir Arnes Schatz adlı filminin müziklerini yapmak için bir araya geldiklerinde tanışmışlar. Leszek Możdżer bu tanışmanın ardından Adam Bałdych’i ACT’nin kurucusu Siggi Loch ile tanıştırmış. Loch, Adam’a ACT ailesine katılması için hemen teklif götürmüş.

Adam Bałdych  şeytan (evil) takma adını saf yeteneği sayesinde ulaştığı karakteristik keman stili ile sonuna kadar haketmekte. Bence Adam, Imaginary Room albümünde neredeyse woodwind gibi tonlamakta. Sesinden aynı zamanda rock etkisi altında bir blues tat da almaktasınız. Bu etki arkasındaki nedeni elektrik keman ile çalınmış önceki albümleri dinlediğinizde rahatlıkla anlayabilirsiniz. Imaginary Room albümünün dışında Adam’ın da çaldığı Iiro Rantala’nın harika albümü My History of Jazz’a da bir göz atmanızı tavsiye ederim.

Albümdeki 6. ve 8. haricindeki bütün parçalar Adam Bałdych  tarafından bestelenmiş. Parça listesi ve kısa yorumlarım şu şekilde:
  1. Village Underground: Albüme oldukça enerjik bir giriş… Ritim grubu soğuk piyano, oldukça geniş icra edilmiş ve kaydedilmiş davul ve alt oktavlardan çalınmış kontrbastan oluşmakta. Piyano ve bas oldukça temel bir bas çizgisi izlerken davul iki kanal arasında gidip gelerek tansiyonu kontrol ediyor. Üflemeliler ve keman oldukça uyumlu çalıyor. Ana tema operaları anımsatmakta.
  2. Mirrors: Adam Bałdych’in diğer enstrümanlar tarafından özenle hazırlanmış bir altyapı üstünde onlardan oldukça önde ve uzun soluklu keman performansları ile dolu bir eser çıkıyor karşımıza. Ana gövdeye mükemmel geçişlerle bağlanmış nadir şekilde umutlu tonlayan bölgeler dinlemekteyiz.
  3. The Room of Imagination: Bir önceki albümden gelen ve muhtemelen Adam’ı albüme isim verirken etkileyen parçadayız. Bence albümdeki gerçek başarı bu performans. Özellikle Marius Neset saksofonuyla harika bestelenmiş partisyonlardaki icrası ile dikkat çekmekte. Adam’dan zaman zaman trompet zaman zaman saksofon ile eşlik edilen güzel bir solo dinliyoruz. Parçanın ilk yarısından sonra tansiyon yüksek oktavlardan çalan ve bazen melankolik keman ile kesilen trompet ile yükseliyor.
  4. Cubism: Girişte Adam, Verneri ve Marius tarafından ortaya koyulan belirsiz durumlar duyuluyor. Kısa ve oldukça geride bir piyano solosu parçaya karakterini vermekte.
  5. K8: Bu parçada üflemelilerin keman ve trombon desteği sonucu ortaya çıkan big-band benzeri performansı ve Adam ile Marius’un solo performansları dikkate değer. Bu eser (Cubism’den sonra tansiyonu düşürerek) albümün genel kimliği ile oldukça uyum içerisinde. Diğer esere doğru oldukça yumuşak bir geçişe sahip.
  6. Time Traveller: Virtüöz kemanın (blues gibi tonlayan) önce soğuk sonra sıcak piyano ile karşılanması ile girizgah gerçekleştiriliyor. İki enstrüman birbirleri ile konuşmak yerine sanki aynı anda konuşuyorlar. Eserin bestesi Jacob Karlzon ve Adam Bałdych’e ait.
  7. Rama hai: Davulcu Morten Lund bu icrada fırça kullanmayı tercih etmiş. Albüm burada iyice yavaşlamakta. Adam, önceki parçada bıraktığı yerden devam eder gibi. Saf duygular Verneri’nin dar trompeti ile destekleniyor.
  8. For Zbiggy: Bu parça Adam Bałdych’in, 1979 yılında ölen Polonyalı ünlü keman sanatçısı Zbigniew Seifert’a saygı duruşu. Tansiyon yüksek. Adam Bałdych bizlere bir kez daha ne kadar önemli bir müzisyen olduğunu göstermekte. Gruptaki diğer üyelerle olan uyumuna bakın. Sanki caz ve bu tür parçalar için keman oldukça sıradan bir enstrümanmış gibi çalınmakta. Bu tonu seviyorum. Lütfen arkada devamlı çalışan Morten Lund’a da dikkat edin.
  9. 11.16: Mükemmel bir teknik ile desteklenen iyi yazılmış üflemeli partisyonlarının performanslarını Adam’ın uzun bir girizgahı ardından dinliyoruz. Davullar parçanın içine oldukça organik olarak yedirilmiş ve davulcunun kontrolü takdire şayan.
  10. Zarathustra: İlk başta melankolik bir film müziği gibi olan beste Lars Danielsson’un çellosu ve Jacob Karlzon’un piyanosu ile cazdan daha çok klasik bir performansı andırmakta.
  11. Inspiration: Eserin ismini ve kemanın davul, bas ve piyano üstündeki girişini çok sevdim. Oldukça minimal ve yumuşak bir performans. Eklemlenme trompet ve saksofonun iki kanala da yayılan sesi ile sağlanmış.
  12. Million Miles Away: Lars Danielsson ve Adam Bałdych  bu eseri birlikte bestelemişler. Gerçektende Lars’ın Pasodoble veya Liberetto’daki bir bestesini dinler gibiyim. Mistik bir kemanın lirik bas ile düosu. Orta Avrupa’dan kemandaki yeni yetenek ve Kuzey Avrupa’dan bastaki deneyimli ozan bir araya gelince işte bu harika performans ortaya çıkıyor.
http://www.youtube.com/watch?v=u07SA8pTVPY 

No comments:

Post a Comment