Saturday 24 November 2012

Dün gece Ghetto ve İstanbul Nils Landgren Funk Unit ile sallandı.


Beklentim yüksekti. Kırmızı trombonlu adam ve ekibinin sahneye çıktıkları ilk andan itibaren mekanı enerjileri ile dolduracaklarını biliyordum. Ama seyircinin tansiyonunu bu kadar iyi yakalayacaklarını ve bir gün sonra verecekleri Tiflis konserine rağmen sahnede böylesine uzun kalabileceklarini düşünmemiştim. Aramızda kalsın, konserden bir süre önce Nils’e, “1997 Live in Montreux kaydındaki Ack Du Warmland Du Skona solo performansını hayatımda bir kere de olsa senden canlı dinlemek istiyorum, bu konserde benim için çalarsan hayalimi gerçekleştirmiş olursun” demiştim. Ne yalan söyleyeyim, bütün konser boyunca aklım oradaydı. Ama konserdeki tansiyon o kadar yüksekti ki, İsveç halk ezgilerinden esinlenilmiş ve sessiz dinlenilmesi gereken bu performansı da araya sıkıştırabileceğini düşünmemiştim. Ancak bu konuda da kısmen yanılmıştım, bütün bislerden sonra Nils bu teknik yoğunluğu yüksek solo performansı da ben ve diğer dinleyiciler için gerçekleştirdi ve unutulmazlarım arasında yerini aldı.     



Konser ekibi son albümdeki ekibe oldukça benzerdi. Nils Landgren (trombon, vokal) Magnum Coltrane Price (bas, vokal), Jonas Wall (woodwinds, back vokal) Sebastian Studnitzky (rhodes, trompet, back vokal), Robert Mehmet Ikiz (davul, back vokal). Magnus Lindgren ve Andy Pfeiler İstanbul’a gelememişti. Gitarda Andy Pfeiler yerine daha önce Ida Sand konserlerinden tanıdığım Mattias Torell vardı. Genel olarak son albümlerden çaldıklarını söyleyebilirim, ama aralarda 1997 yılına kadar geri gidildiğini de gördüm. Özellikle son albümden Funk for Life ve 1997 Live in Montreux’den Ain’t Nobody seyircinin enerjisinin tepe yaptığı performanslardı. Müteveffa Esbjörn Svensson’un da bir aralar ekibin üyesi olmasına ithafen eski albümlerden ona ait beste Six Beauties on a Rooftop da çalındı. Mehmet İkiz, Mattias Torell ve Magnum Coltrane Price’dan oluşan arka üçlü inanılmaz uyumluydu. Mehmet’in Ida Sand konserlerinde Mattias ile sık sık beraber çalmasının bunda etkisi büyük. Üflemelilerde, konu özellikle trombon olduğunda şu an yaşayan en iyilerden biri Nils Landgren’i dinlediğimizi sizlere hatırlatmak isterim. Jonas Wall ise (ilk kez canlı dinliyorum) kesinlikle beklentilerimin üstündeydi. Üflemeli ekibi sık sık loop kullandı. Magnum Coltrane Price’ın dip baslara inmek için kullandığı efekt ve sonlara doğru verdiği rap vokal performans dikkat çekiciydi. Mehmet İkiz’in bir parçanın sonunda verdiği solo performans unutulmazdı. Ekip birçok kez sahneye tekrar çağrıldı. Bislerden birine Mehmet’in tek başına çıkıp seyirciye Nils tezahüratları yaptırması çok hoştu. Yazının girişinde de belirttiğim bütün bislerden sonra gerçekleştirdiği solo sebebiyle, 1956 doğumlu Nils Landgren’in ciğer kapasitesinin normal insanın kaç katı olduğunu çok merak ediyorum. (Nils, zaman zaman gerçekleştirdiği bu solo performansa, ilk önce temel bir İsveç halk ezgisi ile başlar. Sonrasında tansiyonu funk etkilerle yukarılara taşıdığı kimi zaman Deep Purple Smoke on The Water’dan bile esintiler taşıyan partisyonlar çalar ve performansa devam ederken enstrümanını yavaş yavaş söker. Önce kalak çıkar sonra da aşama aşama geri kalanlar. En sonunda ağızlıkla kalan Nils hala performansını sürdürmeye devam eder. Hatta en sonunda ağızlığı da bırakıp kendi ağızıyla icraya devam eder. Yetmez, akort sürgüsü ile ana sürgüyü birbirinden hızlıca ayırarak çıkardığı sesle icrasına ritim de katar. Bu sırada enstrümanını yeniden bir araya getirerek sonu, baştaki ezginin aynısı ile gerçekleştirir.)

     
Konser sırasında olduğu gibi sonrasında da seyircinin müzisyenlere olan ilgisi yüksekti. Emin değilim ama oldukça fazla sayıda albüm satılmış gibi geldi bana. Nils uzun süre albüm imzaladı. Konser sonrası sohbetimizde onları Ankara’da Ankara’lılara dinletmek istediğimi ve bunun için elimden geleni yapacağımı belirttim. Nils Landgren ile önümüzdeki ay Almanya’da gerçekleşecek olan Christmas with My Friends konser dizisinden bahsettik. “Belli olmaz, orada dinleyicilerin arasında beni görürsen hiç şaşırma” dediğimde, “Olabilir, senden beklerim, çünkü sen bir çılgınsın” cevabını alıp müzisyenlerle vedalaştım.




Uzun lafın kısası iyi müzisyenlerle dolu harika bir geceydi 23 Kasım gecesi. Umarım konsere katılan İstanbul’lular ve Funk Unit için de öyledir ve biz onları en kısa zamanda yeniden dinleriz.


No comments:

Post a Comment