Sunday 6 May 2012

Branford Marsalis ve Joey Calderazzo'dan 2011'de Bir Başyapıt - Songs of Mirth and Melancholy

Ünlü saksafon sanatçısı Branford Marsalis 1960 yılında müzisyenlerden kurulu Marsalis ailesinin bir üyesi olarak dünyaya geldi. Wynton Marsalis (1961) bu üyelerden en ünlüsüdür diyebilirim. Marsalis kardeşlerin babası Ellis Marsalis piyanist ve müzik profesörü olarak Harry Connick ve Nicholas Payton gibi müzisyenleri etkiledi. Diğer müzisyen çocuklar tromboncu Delfeayo ve davulcu Jason. Wynton gibi Branford da erken yaş eğitiminden ve deneyimlerinden dolayı sadece iyi bir caz müzisyeni değil aynı zamanda yetkin bir klasik müzik sanatçısı. Branford Marsalis, Berkeley'den mezun olduktan sonra kardeşi Wynton ile birlikte Art Blakey's Jazz Messengers grubunda alto ve bariton çaldı ve kardeşinin adıyla kurulan beşlide yer aldı. Bazı turlar kapsamında Herbie Hancock, Miles Davis ve Dizzy Gillespie ile de çaldı. Branford Marsalis, 1985 yılında Sting'in ilk solo albümüne katkı sağladı. (1999'a kadar düzenli bir üye olarak Sting ile çaldı ve hala çeşitli projelerinde Sting ile beraber görünmekte.) Bunun yanında ilginç karşılanılacak şekilde Jay Leno Show'da ve Grateful Dead grubunda da çaldı. 1995 yılına geldiğimizde Jeff "Tain" Watts(bateri), Eric Revis (bas) ve Kenny Kirkland'u (piano) dahilinde bulunduran Branford Marsalis Quartet ile karşılaşmaktayız. Joey Calderazzo, 1998 yılında Kenny Kirkland'ın ölümünün ardından gruba katıldı. Öncesinde, Joey Calderazzo(1965) caz dinliyor olsa da 1987'de Michael Brecker ile tanışmasına kadar rock gruplarında çaldı. Daha sonrasında birçok müzisyenle çeşitli albümler yaptı ve 1990'da Branford Marsalis ile tanıştı.

Devam eden süreçte, Branford ve Joey çeşitli albümlerde beraber çalmış olsalar da ilk DUO albümlerini 2011 yılında " Songs of Mirth and Melancholy" adı altında çıkardılar. (Sevinç ve Melankoli Şarkıları) Neden mi? Branford  bu soruya şöyle bir yanıt veriyor: "George Wein bir yaz Newport'taki Marsalis Music'de bizim için biraz boş vakit yarattı. Biz de Joey ile birlikte düet bir set çaldık. Sonrasında Joey'e baktım ve bunu kaydetmeliyiz dedim."

Tüm albüm boyunca, Joey Calderazzo'nun Haiku gibi eski kayıtları ile kıyas yaptığımda Joey'nin piyano stilinin virtüözlükten melodik olmaya doğru geçiş yaptığını açık bir şekilde hissettim. Joey, bir şekilde buna sebep olan şeyi şöyle açıklıyor: "Düzenli ve sıradan temeller üzerine çalmaktan bıktım. Parmaklarınızın altında bazı şeylerin kesinlikle olması gerekli ve onlar orada zaten. Ancak, müzikal ve kişisel açıdan baktığınızda, er ya da geç, insan hayat deneyimleri, hataları ve problemleri ile olgunlaşıyor. Müzik dediğimiz bütün her şey kişinin hayatının bir yansıması." Branford başka bir röportajında melodi üretmenin öyle çok fazla insana nasip olmadığını ve Joey Calderazzo'nun bunu bu albümde yaptığını söylemiş. Bu açıdan bakıldığında Branford Marsalis'in Joey Calderazzo tarafından yaratılan melodik havaya uyum gösterdiğini söyleyebilirim. Saksafon partisyonlarını dinlediğinizde ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız. Albümün adı da dinleyeceğiniz melodik yapı hakkında ipucu veriyor. Şunu da ekleyeyim; albümde bir Wayne Shorter ve bir de Brahms bestesi bulunmakta.

Albüm'ün yapımcılığını Branford Marsalis üstlenmiş. Kayıtlar ve miksaj Rob "Wacko!" Hunter tarafından gerçekleştirilmiş. Kayıtlar iki gün süren bir çalışma ile Hayti Center Durham, MC'de alınmış, miksaj ise bir hafta boyunca Studio in the Country, Durham, NC'de yapılmış. Mastering ise Sterling Sound'da Greg Calbi tarafından New York'da yapılmış. Bütün parçaları ayrı ayrı incelemeden önce şarkı listesini verelim: 

1. One Way (J. Calderazzo)
2. The Bard Lachrymose (B. Marsalis)
3. La Valse Kendall (J. Calderazzo)
4. Face on the Barroom Floor (W. Shorter)
5. Endymion (B. Marsalis)
6. Die Trauernde (J. Brahms)
7. Hope (J. Calderazzo)
8. Precious (B. Marsalis)
9. Bri's Dance (J. Calderazzo)

1. One Way: Benim için bu parça, girişindeki ve bitişindeki dinamiği yüksek saksofon tonları ile, albümün neşe ve sevinç kısmını yansıtıyor. Bu ikisi arasında virtüöz bir piyanistin sololarını dinliyorsunuz. Parçayı dinlerken, Branford'un ve Joey'in  kafalarında çalan swing ritmini hissedecek ve siz de onlarla ritim tutacaksınız.
2. The Bard Lachrymose: Bu harika beste Marsalis'in mükemmel bir baladı ile başlıyor. Oldukça melankolik olan parça Joey'nin inanılmaz duygulu piyanosu ile devam etmekte. 
3. La Valse Kendall: Melankoli piyano tarafından eşlik edilen saksafon ile devam etmekte. Sonlarda ana tema yeniden piyano tarafından çalınmakta.
4. Face on the Barroom Floor: Wayne Shorter'ın bu harika bestesi tabi ki saksafon ağırlıklı ve neredeyse onunki ile aynı bir saksafon tonu duyuyoruz ama biraz daha yumuşak.
5. Endymion: 4. parçanın sonuna bağlanmış hissi veren bu parça daha melodik ve zaman içinde sönümlenen ve yerini piyanoya bırakan saksafon ile başlıyor. Bunun devamında Branford Marsalis belki de albüme damgasını vuracak performansını sergiliyor. 
6. Die Trauernde: Söyleyecek çok bir şey yok, bu şaheser besteyi bir de bu harika ikiliden dinlemeniz gerekli.
7. Hope: Bu parça belki de albümün en melodik ve en iyi bestesi. Branford Marsalis'in oldukça kontrollü nefesi ile yaptığı icraların buna katkısı çok. Beste için Joey'i, ruh için de Branford'u tebrik etmek gerekiyor. Bu parçayı oldukça dikkatli dinlemenizi öneririm. Özellikle bitişe yakın sıra dışı ve harika inişler çıkışlar bu parçayı tek başına bir şaheser yapıyor. Dinlerken umudun kırılgan bir şey olduğunu hissettim.
8. Precious: Harika 7. parçadan sonra aynı melodinin devam ettiği gibi garip bir düşünceye düştüm ama sonrasında daha piyano ağırlıklı ve saksafon tonlarının daha yumuşak ve "cool" olduğunu fark ettim. İlginçtir ki besteciler değişmesine rağmen besteler ve performans albümün konseptinin sınırlarını aşmamakta. Bunu yapmak zordur ama belli ki Joey ve Branford bunu gerçekleştirmişler.
9. Bri's Dance: Albümün bitişi sürpriz bir şekilde hızlı geçişler olan bir şarkı ile veriliyor ama yine de albüm konseptinin sınırlarında kalınmış. Branford Marsalis'in şarkının farklı yerlerinde giriş ve çıkışları sırasında ortaya koyduğu inanılmaz zamanlama beni şaşkınlığa uğrattı.

Albüm kitapçığının son sayfasında Branford'un müzisyenlik ve müzikal eğitime dair yazdığı küçük bir paragraf bulunmakta. Bu harika sözleri buraya yazmıyor sizlere albümü satın alıp okumanızı tavsiye ediyorum.

Albümü ve müzisyenleri daha iyi anlamak için, ders niteliğindeki şu videoları izleyebilirsiniz:
http://www.youtube.com/watch?v=d0y4wQgx8dc (özellikle bu bölümde Branford, Keith Jarrett'ın neden gezegendeki en önemli piyanistlerden biri olduğunu anlatıyor.)

Kayıt kalitesi ile ilgili olarak da birkaç söz etmek gerekirse; ikili kayıtlarda genellikle her enstrümanın ayrıntılarını dinleyebileceğiniz geniş bir dinamik aralık hissedersiniz, ancak bununla beraber bozulma çok kolay duyulabilir olduğundan kayıt çok dikkatli alınmalıdır. Bu albümde bu iş iyi bir şekilde başarılmış; kayıtta herhangi bir sıkıştırma veya ekstra dijital eklenti duymuyorsunuz. Saksafon sahnede çok iyi odaklanmış ve piyano başarılı bir şekilde arkasında ve sahneyi genişletir vaziyette master edilmiş. Saksafonun yüksek çıkışları, iniş ve çıkışlar arasındaki geçişler ve Branford'un nefesleri inanılmaz derecede gerçekçi.

Son bir öneri; bu şekilde hazırlanmış konsept albümleri bir kerede baştan sona dinlemeniz gerekli.

4 comments:

  1. Fatih eline saglik. benim gibi konuya oldukca uzak bir insan icin bastan sona akici sekilde okunabilir bir yazi olmus.

    oncelikle bir sorum olacak; blogunda yer verdigin ilk album incelemesinin (bilmiyorum jargon olarak dogru tanimlama mi?)bu album olmasinin senin icin teknik/duygusal/begeni anlaminda ozel bir sebebi var mi?

    ikinci olarak yukaridaki listeden youtube'da bulabildiklerimi dinledim (muzik dinleyicisi olmayan siradan insanin imkansizliklarla imtihani) ve ozellikle "hope" a bayildim. 7 kusur dakikalik bir versiyonunu bulmus olmama ragmen 3 sefer ust uste dinledim ve bitmesin istedim. bana su an icerisinde bulundugum durumu ve daha onemlisi bundan sonra hayatta ne yapmak istedigimi sorgulatan bir 21 dakika oldu. zaten gelecekle ilgili insanin icerisinde hep bir umut olmuyor mu?

    devamini bekliyorum. yakin zamanda gorusmek uzere.

    Serdar Tasyurek

    ReplyDelete
  2. Çok teşekkür ederim Serdar, yazıyı sabah okudum ve çok mutlu oldum.

    İlk yazı için aslına bakarsan 15-20 aday vardı. Bu yazı ve ileride yazacağım yazıların bir kısmı daha önceden incelemiş olduğum albümlerle ilgili. Bu yazıyı 2-3 saat içerisinde hazırladım dersem umarım emeğim hafife alınmaz :). Ama şunu söyleyebilirim, üzerinde düşünülmüş, çalışılmış albümler ve bu albümleri ortaya çıkartan insanlar beni çok etkiliyor ve incelenmeyi, paylaşılmayı, nesilden nesile aktarılmayı hakediyorlar bence. Belki inanması zor ama klasik müziğin birçok efsanesi paylaşımlarla incelemelerle hatırlarda kalmış ve hatırlarda kalmaya devam ediyor. Bu albüm incelenmesi gerekenlerden sadece biri. İlerleyen zamanlarda çok anlamlı, çok sofistike işler yapmış bazı müzisyenler hakkında diskografi incelemelerini de içeren yazılar hazırlayacağım. Ölüm yıldönümüne yetiştirebilirsem Esbjörn Svensson'u yazmak istiyorum. O zamana kadar 3-5 albüm incelemesi daha yazarım galiba.

    "Hope" her ne kadar ana caz akımının dışında bir parça olsa da bence albümün en duygusal parçası. Bu açıdan bile bakıldığında sanatçıların kural ve ruh arasında verdikleri kararı ortaya koymakta diye düşünüyorum. Tansiyonu ile dinamikleri ile içinde hayatın nefes aldığı bir kayıt.

    Tekrar teşekkür ediyorum, umarım beklentilerini karşılayan ilgi çekici yazılar hazırlayabilirim.

    Görüşmek üzere.

    Fatih

    ReplyDelete
  3. Bir insanın müzik sevgisinin nasıl da içindeki yaratıcılığı ateşlediğini, içinde dolup taşan paylaşma isteğinin de nasıl güzel sonuçlar yaratabildiğinin süper bir örneği oldu bu blog canım. Sende daha ne cevherler olduğunu gayet iyi bildiğimden,buranın kısa sürede çoook kapsamlı ve değerli bir başvuru kaynağı olacağından adım gibi eminim.

    Bu arada Serdar'ın verdiği gazla hope'u ben de dinleme fırsatı buldum ve şu sıkkın ve bıkkın ruh halimi biraz da olsa yatıştırdım. Çok güzel, bir de bizde dinleriz inşallah hep beraber..

    ReplyDelete
  4. Her başarılı (olmaya çalışan) erkeğin arkasında bir kadın olabilir ama en güzeli benim yanıbaşımda.

    Teşekkür ederim canım. Herşey seninle güzel.

    ReplyDelete