Olağanüstü ve sıradışı... Dün gece Ankara'da gerçekleşen Stefano Bollani solo piyano konserini iki kelime ile niteleyecek olsam bunları seçerdim sanırım. Her ne kadar kendisini ECM albümleri ile takip etmiş olsam da, dün geceki performans benim ilk canlı Stefano Bollani deneyimimdi ve bu durum tahminimce Ankara'daki bir çok dinleyici için geçerlidir. Tüm ilk dinleyenler de benim gibi bu deneyimi bu kadar geciktirmenin ne kadar büyük bir kayıp olduğunu farketmişlerdir diye düşünüyorum.
Stefano Bollani tuşların üzerinde olanca rahatlığıyla gezinirken sizde de piyano çalma isteği uyandıran coşkulu piyanistlerden. Piyanosunun başında - bu konserde aynı zamanda rhodes'ta da- onu aynı anda hem bu kadar konsantre hem de bu kadar rahat görmek insanda gerçek bir güven duygusu oluşturuyor.
Her ne kadar konser tümüyle doğaçlama ve playlistsiz gibi görünse ve Stefano Bollani nadiren parçaları tanıtsa da, konserde popüler parçaların düzenlemeleri ile birlikte maestro'nun kendi bestelerini de çaldığını söyleyebiliriz. David Bowie'ye ithafen çalınan Life on Mars özellikle groovy bağlantıları ve tansiyon değişiklikleri ile sanırım bu parça için dinlediğim en iyi cover'dı. Genel manada performans hem kolay yakalanabilir melodilerin peşinde olan dinleyicileri hem de daha kompleks yapıların ve enerjik riflerin peşinde olan beklentisi yüksek caz dinleyicisini tatmin edecek düzeyde iyiydi. Bazı icralarda güçlü bir Brezilya müziği etkisi gördüm ki bir Brezilya bestesi de çalındı konserde. Piyanonun içini ve dışını bir perküsyon aleti gibi kullandığı anlar oldukça etkileyiciydi.
İlk bis adeta bir ilüzyon gösterisi gibiydi: Stefano Bollani türden ve tarihten bağımsız bir şekilde dinleyicilere ne dinlemek istediklerini sordu. Billy Jean, My Favourite Things, Hotel California, Hit The Road Jack ve Summertime kalabalıktan yükselen parça isimlerinin arasından kulağıma çalınanlardı. On adet parçayı bir kağıda yazıp koydu önüne Bollani ve "şimdi bunların hepsini içeren bir potpori çalacağım sizlere" dedi. Bu müthiş performans içerisinde sol elde Billy Jean'in, sağ elde ise Summertime'ın swing ettiği unutulmaz anlar da vardı; parçadan parçaya geçişlerde nefes kesici düzenlemelerle bizi yakalayan Hotel California da. Bazen tanıdık reggae partisyonları bile dinledik - hem de vokal destekle. Kesinlikle doğaçlamanın ötesinde bir tür ve icraydı. Stefano Bollani sanki bize her besteyi her formda, stilde ve tempoda istediği gibi doğaçlayabileceğini söyler gibiydi.
Rahatlıkla söyleyebilirim ki dün gece Stefano Bollani'nin üniversitem ODTÜ'nün KKM'sinde yaptıkları Ankara dinleyicisinin uzun süre unutamayacağı cinstendi. Ankara'da uluslararası caz sahnesinin giderek görünmez hale geldiği şu günlerde hayat öpücüğü desek yeridir bu konser için. Bu da tabii ki Ankara Piyano Festivali'ni düzenleyen Fırat Dadaş sayesinde gerçekleşti.