İsviçreli Nik Bärtsch's Ronin grubunu 2010'da ECM'den çıkan Llyria
albümünün plağı ile tanıdım. Dış kapakta ECM'den alışık olduğumuz genellikle natürmort
ve soğuk manzaralar yerine sakin ateş, iç kapakta ise enstrümanlarının başında
mutlu ama ciddi müzisyenler... Albüm baştan sona her ayrıntısıyla derinden
yakalamıştı beni. Bas klarnetin tansiyon dolu sesi, piyanonun steril ve
kesinlik dolu tonu, perküsyonun inanılmaz zamanlamaları, eslerle dolu harika
besteler ve müzisyenler arası mükemmel uyum hatırladıklarımdan bazıları. Jazz,
Funk ve Klasik Müzik türleri arasında geçişlere sahip devamlı gelişen ve
dönüşen tekrarlardan oluşan ritüel havasındaki bu kaydı dinledikten sonra devam
eden günlerde hiç vakit kaybetmeden grubun yine ECM'den sırasıyla 2006’da ve
2008’de çıkarmış olduğu Holon ve Stoa albümlerini edindim. Llyrria albümünün
lirizmi daha az ama teknik yoğunluğu daha keskin öncüleri gibi düşünülebilecek
bu albümlerle birlikte kendimi sıkı bir Nik Bärtsch's Ronin hayranı olarak
buldum.
Hayran olma sürecinin devamına rastgelen 2011 Londra Caz Festivali'nde bir iki gün farkla bu harika grubu dinleme fırsatını kaçırmıştım. Ama neyse ki 10 Mart 2012 tarihinde Borusan Müzik Evi'nin büyüleyici atmosferinde onları dinleme şansı bulmuştum. En önden biletimi almakla kalmayıp; konserden oldukça uzun bir süre önce konsere özel bir Ankara-İstanbul yolculuğu ardından mekana gidip grup elemanlarıyla tanışma fırsatı da bulmuştum. Sıra dışı, harika bir deneyim ve büyüleyici, ritüel gibi performanstı tanık olduğumuz. Albüm kayıtlarından bildiğim herşey olanca güzelliği ile karşımdaydı. Nik Bärtsch'ın inanılmaz konsantrasyonu ve piyanosundaki harika tonu aklımdan hala gitmiyor. Grubun tam ortasında yer alan perküsyonist Andi Pupato o kayıtlardaki inanılmaz zamanlamaları davulcu Kaspar Rast ile mükemmel bir uyum içerisinde gerçekleştirdi. Thomy, Björn'ün yerini tam anlamıyla doldurmuştu. Sha ise farklı zamanlarda devreye giren bas klarneti ile kimi zaman derin baslar kimi zamansa adeta vurmalı çalgı ritimleri sundu bizlere. Llyria'dan olduğu kadar Holon ve Stoa'dan da parçalar çalındı, hatta çoğu zaman harmanlandı. Yazılı müziğin dışına çıkılıp sık sık emprovizasyona gidildi. O gün biz dinleyiciler, yeni bir dinle karşılaşmış insanlar gibiydik. Bütün bunların yanında Nik, parça aralarında dinleyicilerine teşekkür eden ve konser sonrası insanlarla müzikleri hakkında sohbet etmekten zevk duyacaklarını belirten mütevazi bir müzik insanı olduğunu da gösterdi dinleyicilerine. Grupla son olarak geçtiğimiz ay Londra'da olimpiyatlar için düzenlenmiş küçük bir etkinlik dahilinde vermiş oldukları konserde bir araya geldik. Bu konser öncesi ve sonrası kendileriyle 4 Ekim 2012'de Akbank Caz Festivali kapsamında İstanbul'da verecekleri konser hakkında konuştum ve nicedir aklımda olan ECM öncesi 5 albümü de edindim. Bu yazıda canlı performansları ve albüm kayıtları ile beni oldukça etkileyen ve çağdaş müzik ile ilgilenen herkesin hakkında fikir sahibi olmasını istediğim bu grup ve Nik Bärtsch hakkında bildiklerimi ve öğrendiklerimi sizlerle paylaşacağım.
Hayran olma sürecinin devamına rastgelen 2011 Londra Caz Festivali'nde bir iki gün farkla bu harika grubu dinleme fırsatını kaçırmıştım. Ama neyse ki 10 Mart 2012 tarihinde Borusan Müzik Evi'nin büyüleyici atmosferinde onları dinleme şansı bulmuştum. En önden biletimi almakla kalmayıp; konserden oldukça uzun bir süre önce konsere özel bir Ankara-İstanbul yolculuğu ardından mekana gidip grup elemanlarıyla tanışma fırsatı da bulmuştum. Sıra dışı, harika bir deneyim ve büyüleyici, ritüel gibi performanstı tanık olduğumuz. Albüm kayıtlarından bildiğim herşey olanca güzelliği ile karşımdaydı. Nik Bärtsch'ın inanılmaz konsantrasyonu ve piyanosundaki harika tonu aklımdan hala gitmiyor. Grubun tam ortasında yer alan perküsyonist Andi Pupato o kayıtlardaki inanılmaz zamanlamaları davulcu Kaspar Rast ile mükemmel bir uyum içerisinde gerçekleştirdi. Thomy, Björn'ün yerini tam anlamıyla doldurmuştu. Sha ise farklı zamanlarda devreye giren bas klarneti ile kimi zaman derin baslar kimi zamansa adeta vurmalı çalgı ritimleri sundu bizlere. Llyria'dan olduğu kadar Holon ve Stoa'dan da parçalar çalındı, hatta çoğu zaman harmanlandı. Yazılı müziğin dışına çıkılıp sık sık emprovizasyona gidildi. O gün biz dinleyiciler, yeni bir dinle karşılaşmış insanlar gibiydik. Bütün bunların yanında Nik, parça aralarında dinleyicilerine teşekkür eden ve konser sonrası insanlarla müzikleri hakkında sohbet etmekten zevk duyacaklarını belirten mütevazi bir müzik insanı olduğunu da gösterdi dinleyicilerine. Grupla son olarak geçtiğimiz ay Londra'da olimpiyatlar için düzenlenmiş küçük bir etkinlik dahilinde vermiş oldukları konserde bir araya geldik. Bu konser öncesi ve sonrası kendileriyle 4 Ekim 2012'de Akbank Caz Festivali kapsamında İstanbul'da verecekleri konser hakkında konuştum ve nicedir aklımda olan ECM öncesi 5 albümü de edindim. Bu yazıda canlı performansları ve albüm kayıtları ile beni oldukça etkileyen ve çağdaş müzik ile ilgilenen herkesin hakkında fikir sahibi olmasını istediğim bu grup ve Nik Bärtsch hakkında bildiklerimi ve öğrendiklerimi sizlerle paylaşacağım.
Nik Bärtsch's Ronin, piyanoda Nik Bärtsch, bas/kontrbas klarnet ve alto saksafonda Sha(Stefan Haslebacher), basta Thomy Jordi, davulda Kaspar Rast ve perküsyonda Andi Pupato'dan oluşmakta. Kaspar ve Nik çocukluk arkadaşları. Grubun kurulduğu 2001 yılından beri 10 yıldır basçısı olan Björn Meyer geçtiğimiz yıl kendi projelerine odaklanmak için gruptan ayrıldı ve yerini Thomy Jordi'ye bıraktı. ECM albümleri ve daha öncesindeki birçok kayıtta Björn'ün adına rastlıyoruz. 2011 turnelerinden beri canlı performanslarda ise Thomy'i dinliyoruz. Londra'daki buluşmamızda Thomy bana 2011-2012 canlı kayıtlarından oluşan yeni bir albüm yapacaklarını açıklamıştı. Geçtiğimiz günlerde ECM bu albümü iki CD olarak yayınladığını açıkladı. Diğer bir haber ise perküsyonist Andi Pupato’nun ben bu yazıyı hazırlarken ekiple yollarını ayırdığını açıklaması ve grubun Akbank Caz Festivali’ndeki konseri dahil devam eden bütün konserlerinde bundan sonra Andi olmadan 4 kişi olarak performans vereceği.
Nik Bärtsch’s Ronin tarafından yapılan müziği ve albümleri genel olarak incelemek gerekirse; türü, minimal parçalardan oluşan, yüksek derecede meditatif, tekrarlar ve geçişler üzerine kurulu, yazılı olduğu kadar doğaçlamanın da içinde bulunduğu, içinde sessizliğin de kullanıldığı, bol esli ve hayalet notalı, eşine az rastlanır olarak nitelendirebiliriz. Nik Bärtsch’a göre basit şeylerin oldukça yüksek manaları olabilir ve tam da bu düşünce onların müziğinin temelini oluşturmakta. Bütünü oluşturan minimal parçalar kullanılan enstrümanlar gereği Avrupa trio cazından oluştuğu kadar, modern dönem klasik müzik ve çağdaş müzik formlarından ve Japon ritüel müziği ritimlerinden de oluşmakta. Nik Bärtsch'ın biyografisini incelediğimizde 2003-2004 yıllarında Japonya'da geçen bir yarım yıl göze çarpıyor. Zaten Japon ritüel müziğinin etkilerini bundan sonra yapılan albümlerde tam anlamıyla hissedebiliyorsunuz. Hepsinin üstünde bütün tarz ciddi olarak Kuzey Avrupa soğukluğunda. ECM öncesinde yapılan albümlerin çok daha minimal tarzda olduğu söylenebilir. ECM albümlerinden Holon ve Stoa'yı da doğaçlamaya dayalı yapılarıyla benzer olarak nitelendirebilirken, bestelenmiş yapısıyla daha melodik olan hatta üstünde oryantal etkiler görebileceğimiz Llyria'yı ayrı bir yere koymak gerekiyor diye düşünüyorum. Bütün albümlerde parça isimleri yerine farklı modül numaraları kullanılmakta.
Nik Bärtsch’ın Nik Bärtsch’s Ronin dışında bir grubu daha var: Nik Bärtsch’s Mobile. Bu ekipte ona Kaspar Rast, Sha ve perküsyonist Mats Eser eşlik etmekte. Nik bunun yanında solo olarak da performans ve kayıt gerçekleştirmekte. Biraz eskilere gidersek grupların oluşumu ve gelişimi şu şekilde: Nik Bärtsch 1997'de ilk olarak Nik Bärtsch Mobile'ı kuruyor ve o sıralarda bas klarnet ve alto saksofonda Don Li var. Nik Bärtsch’s Ronin 2001’de kuruluyor. Nik Bärtsch’s Ronin’in ECM öncesi ilk 3 albümü Randori (2002), Live (2003) ve Rea (2004) dahilinde Sha’nın ismi olmadığı gibi albümlerde bas klarnet veya alto saksafon da yok. Ancak Sha 2004’te Mobil ekibi tarafından kaydedilen Aer albümünde Don Li’nin yerini alıyor. Bunu takiben Sha, Nik Bärtsch’s Ronin ekibine de dahil oluyor. Nik Bärtsch's Ronin müziğini tanımlamak için sıkça Mobile ekibiyle 2001’de yaptığı ilk albümün adı Ritual Groove Music ve zen-funk tabirini kullanmakta ki bu da ilk albümlerinin 2001 yılında kurulan Ronin için nasıl bir temel oluşturduğunu gösteriyor. Ronin, Mobile’e göre daha özgür bir müzik formatına sahip. Nik’in akustik ekip olarak tanımladığı Mobil grubu daha çok tasarım ve mimari gibi birçok dalın iç içe geçtiği konsept çalışmalarda uzun süreli performanslar vermekte. Burada 6 saat veya 36 saat gibi astronomik sürelerde performanslardan bahsediyoruz. Evet yanlış duymadınız, Nik Bärtsch, Mobil ekibi ve bazı başka müzisyenlerle kendi sitelerinde ayrıntılı bilgilerini bulabileceğiniz bazı tasarımlarda bir nevi müzik ritüeli icra etmekte.
Bana göre, Nik Bärtsch's Ronin'in farklı müzik anlayışı ile Nik Bärtsch'ın farklı ve minimal yaşamı arasında bir bağlantı var. Nik tasarımcı bir ailenin çocuğu olarak önce davul ile müziğe başlıyor. Davula başlamasının sebebi olarak da diğer herkesin piyano ve kemanı seçmesi olarak gösteriyor. Sonrasında piyanoya geçiş yapıyor. Kendisine özel ders veren jazz kökenli bir piyano hocasının ona gösterdiği Chick Corea soloları ve Japon film yapımcısı Akira Kurosawa’nın filmlerindeki ritim onu gençliğinde etkileyen olgular arasında. Nik Bärtsch 1997 yılında 'Musikhochschule Zürich'den mezun olduktan sonra 1998 ile 2001 arası Zürih Üniversitesi’nde felsefe, dil bilimi ve müzikoloji çalışıyor. 2003 ile 2004 arası bir sure Japonya’da yaşıyor. Nik Bärtsch’ın samuray yaşam tarzı ile ilgili web sayfalarına da eklediği yazının özeti şöyle: “Bir samuray iki farklı yoldan birini seçmeli. Ya bir klanın üyesi olmalı ya da roninin. Klan üyesi olmak prestijli bir statü iken ronine ait olmak pek öyle değil. Klan üyesi olanlar onu hiçbir kurala ve korumaya bağlı olmayan ve şehirde gezen aç bir kurt, vahşi bir hayvan olarak görürler. Kılıç kullanımında bir virtüöz bile olsa, hayatı her an tehlikede ve ölüme hazırlığı her an test edilebilir. Bu sebeple tehlikelerden uzak kalmak için çok dikkatli olmalı. Bütün bu zor şartlar roninin yokluk ve fakirlik içerisinde bir yaşam sürmesine sebep olur. Ama ödenen bu bedellerin karşılığı sonsuz özgürlüktür. Roninler hayatı sonuna kadar keşfedebilirler.”
Londra’daki buluşmada diğer grup elemanlarına Nik Bärtsch’s Ronin/Mobile’de çalmak dışında neler yaptıklarını sordum. Nik 2009’da Zürih’te Exil adında bir caz kulübü kurmuş. Bu kulüpte birçok türde müzik dinleyebileceğiniz gibi düzenli olarak performans veren Nik Bärtsch’s Ronin’i de izleyebilirsiniz. Nik Bärtsch ve Kaspar Rast, Nik Bärtsch’ın “Ritual Groove Music” üzerindeki devamlı çalışmaları için bir platform olan Montags atölyelerini bu kulüpte yönetmekte. Montags atölyeleri, funk, caz ve modern klasik müzik arasında yer alan müziklerinin felsefesinin ve prensiplerinin uygulamasını kapsamakta. Sha ve Kaspar’ın Sha’s Feckel adı altında ayrı bir gruba sahip olduklarını ve birçok kayıt çıkardıklarını belirtmek isterim. Andi ise birçok farklı projede yer almış. Afrika ve Küba’da çok önemli müzisyenlerle perküsyon çalışmış. Gerçekten her zaman görmeye alışık olmadığınız aletlerle çok farklı bir tarzda sanatını icra etmekte. Thomy farklı gruplarda farklı müzik tarzlarında devamlı görev almakta ama kendisi Nik Bärtsch's Ronin ile beraber yaptığı müziği çok ayrı bir yere koyduğunu ve kendini en çok bu grupla beraber çalarken mutlu hissettiğini belirtiyor.
Canlı performanslar hakkında bilgi vermek gerekirse; grubun farklı müzik anlayışları canlı performanslarına da yansımakta. İzlediğim iki konserde de her modülün başından sonuna kesintisiz bir yoğunluk dikkati çekmekte. Grup üyeleri arasındaki uyum inanılmaz. Performanslardaki ani tansiyon değişiklikleri ve parçalar arası geçiş oldukça organik. Mobile’in performanslarında da olduğu gibi Ronin konserlerinde ışık gösterileri oldukça önemli. Genellikle sakin ama özellikle geçişlerde aniden değişen renkler ve ışık yönleri ritüeli tamamlamakta. Nik, yaptıkları müziği mimari açıdan tasarlanmış bir alana benzetmekte. “Tekrarlar, indirgenmeler ve birbirlerine kilitli ritimler bu alanı tanımlayan prensipler. Dinleyicinin konsantrasyonu minimal değişimlere ve cümlelemeye yönlendirilmekte. Grup zaman içerisinde organik bir yapıya, bir hayvana veya yaşama alanına dönüşmekte. Düşünme ellerle ve kulaklarla olmalı. Müziğimiz yazılmış olduğu kadar doğaçlama da içermekte. Bir yandan hayalet notalar ve değişimler müzisyenler arasında aktarılmakta diğer bir yandan da bazen bir ses diğerlerinden daha özgürce hareket edebilmekte. Benim düşüncem ve müziğim şehirler üzerine temellenmekte. Milli veya stilistik bir gelenekten doğmuyor bunun yerine şehirlerin evrensel seslerinden damıtılıyor. Şehir, bütün gürültülü çeşitliliğinde, temel zorunluluğa yoğunlaşabilme gibi bir yeteneğe ihtiyaç duyuyor ki birinin hareketini ölçebilsin, doğru yerde sessiz olabilsin. Müzik enerjisini bestelenmiş kesinlik ve doğaçlamanın kendi kendini aldatmacası arasındaki gerginlikten almakta. Kendi kendini kısıtlayan yapıdan özgürlük doğmakta. Kişisel zevklerden arınarak sonsuz mutluluğa sahip olmak” diyor Nik.
Kısacası bir Nik Bärtsch's Ronin konseri kesinlikle tadılması gereken bir deneyim. İstanbul’a ayağınıza kadar gelmiş bu sıra dışı performansı kaçırmayın ve 4 Ekim’de Babylon’daki bu konsere gitmeden önce de ECM albümlerini kesinlikle dinleyin.
No comments:
Post a Comment