Beklentim yüksekti. Kırmızı trombonlu adam ve ekibinin sahneye çıktıkları
ilk andan itibaren mekanı enerjileri ile dolduracaklarını biliyordum. Ama
seyircinin tansiyonunu bu kadar iyi yakalayacaklarını ve bir gün sonra
verecekleri Tiflis konserine rağmen sahnede böylesine uzun kalabileceklarini
düşünmemiştim. Aramızda kalsın, konserden bir süre önce Nils’e, “1997 Live in Montreux kaydındaki Ack Du
Warmland Du Skona solo performansını hayatımda bir kere de olsa senden canlı
dinlemek istiyorum, bu konserde benim için çalarsan hayalimi gerçekleştirmiş
olursun” demiştim. Ne yalan söyleyeyim, bütün konser boyunca aklım
oradaydı. Ama konserdeki tansiyon o kadar yüksekti ki, İsveç halk ezgilerinden
esinlenilmiş ve sessiz dinlenilmesi gereken bu performansı da araya
sıkıştırabileceğini düşünmemiştim. Ancak bu konuda da kısmen yanılmıştım, bütün
bislerden sonra Nils bu teknik yoğunluğu yüksek solo performansı da ben ve
diğer dinleyiciler için gerçekleştirdi ve unutulmazlarım arasında yerini aldı.
Konser ekibi son albümdeki ekibe oldukça benzerdi. Nils Landgren (trombon, vokal) Magnum
Coltrane Price (bas, vokal), Jonas Wall (woodwinds, back vokal) Sebastian
Studnitzky (rhodes,
trompet, back vokal), Robert Mehmet Ikiz (davul, back vokal). Magnus Lindgren ve Andy Pfeiler İstanbul’a gelememişti. Gitarda Andy Pfeiler
yerine daha önce Ida Sand konserlerinden tanıdığım Mattias Torell vardı. Genel olarak son albümlerden çaldıklarını söyleyebilirim, ama aralarda
1997 yılına kadar geri gidildiğini de gördüm. Özellikle son albümden Funk
for Life ve 1997 Live in Montreux’den Ain’t Nobody seyircinin
enerjisinin tepe yaptığı performanslardı. Müteveffa Esbjörn Svensson’un
da bir aralar ekibin üyesi olmasına ithafen eski albümlerden ona ait beste Six
Beauties on a Rooftop da çalındı. Mehmet İkiz, Mattias Torell
ve Magnum Coltrane Price’dan oluşan arka üçlü inanılmaz uyumluydu.
Mehmet’in Ida Sand konserlerinde Mattias ile sık sık beraber çalmasının bunda
etkisi büyük. Üflemelilerde, konu özellikle trombon olduğunda şu an yaşayan en
iyilerden biri Nils Landgren’i dinlediğimizi sizlere hatırlatmak
isterim. Jonas Wall ise (ilk kez canlı dinliyorum) kesinlikle
beklentilerimin üstündeydi. Üflemeli ekibi sık sık loop kullandı. Magnum
Coltrane Price’ın dip baslara inmek için kullandığı efekt ve sonlara doğru
verdiği rap vokal performans dikkat çekiciydi. Mehmet İkiz’in bir parçanın
sonunda verdiği solo performans unutulmazdı. Ekip birçok kez sahneye tekrar
çağrıldı. Bislerden birine Mehmet’in tek başına çıkıp seyirciye Nils
tezahüratları yaptırması çok hoştu. Yazının girişinde de belirttiğim bütün
bislerden sonra gerçekleştirdiği solo sebebiyle, 1956 doğumlu Nils Landgren’in
ciğer kapasitesinin normal insanın kaç katı olduğunu çok merak ediyorum. (Nils,
zaman zaman gerçekleştirdiği bu solo performansa, ilk önce temel bir İsveç halk
ezgisi ile başlar. Sonrasında tansiyonu funk etkilerle yukarılara taşıdığı kimi
zaman Deep Purple Smoke on The Water’dan bile esintiler taşıyan partisyonlar
çalar ve performansa devam ederken enstrümanını yavaş yavaş söker. Önce kalak
çıkar sonra da aşama aşama geri kalanlar. En sonunda ağızlıkla kalan Nils hala
performansını sürdürmeye devam eder. Hatta en sonunda ağızlığı da bırakıp kendi
ağızıyla icraya devam eder. Yetmez, akort sürgüsü ile ana sürgüyü birbirinden
hızlıca ayırarak çıkardığı sesle icrasına ritim de katar. Bu sırada
enstrümanını yeniden bir araya getirerek sonu, baştaki ezginin aynısı ile
gerçekleştirir.)
Konser sırasında olduğu gibi sonrasında da seyircinin müzisyenlere olan
ilgisi yüksekti. Emin değilim ama oldukça fazla sayıda albüm satılmış gibi
geldi bana. Nils uzun süre albüm imzaladı. Konser sonrası sohbetimizde onları
Ankara’da Ankara’lılara dinletmek istediğimi ve bunun için elimden geleni
yapacağımı belirttim. Nils Landgren ile önümüzdeki ay Almanya’da gerçekleşecek
olan Christmas with My Friends konser dizisinden bahsettik. “Belli olmaz, orada dinleyicilerin arasında
beni görürsen hiç şaşırma” dediğimde, “Olabilir,
senden beklerim, çünkü sen bir çılgınsın” cevabını alıp müzisyenlerle
vedalaştım.
Uzun lafın kısası iyi müzisyenlerle dolu harika bir geceydi 23 Kasım
gecesi. Umarım konsere katılan İstanbul’lular ve Funk Unit için de öyledir ve
biz onları en kısa zamanda yeniden dinleriz.
No comments:
Post a Comment