Bu yazı her zamankilerden
biraz farklı. İstanbul'da önce iptal edildiği konuşulan sonra iki hafta kala
Bahçeşehir Kültür Merkezi'nde 1 Aralık'ta yapılacağı söylenen Brad
Mehldau Trio konserinin
kaçırılmasının hemen ardından, sadece Brad Mehldau Trio'yu deneyimlemek için
Antalya'ya kadar gitmenin, harika bir performansa tanık olmanın ve konser
sonrası Brad Mehldau ile edilen sohbetin yazısı.
Asıl konsantrasyonu klasik
müzik gibi görünen ve bu işte oldukça başarılı olan Antalya
Piyano Festivali zaten son
yıllarda dikkatimi caz konusunda da çekmekteydi. Ama bu sene 13. yılında
İstanbul’a da uğrayan çok önemli iki trioyu konuk etmesiyle ziyaret edilmeyi
kesinlikle hak etti. Öncesinde 28 Aralık’taki Christian McBride’lı, Brian Blade’li Chick
Corea Trio konseri, sonrasında
ise 2 Aralık’taki Brad Mehldau
Trio konseri Antalya’nın bu işi
ne kadar ciddiye aldığını gösteriyor. Brad Mehldau Konseri sırasında
organizasyonu, konser salonunu ve seyirci ilgisini görünce gerçekten
etkilendiğimi söylemek isterim.
Brad Mehldau’yu uzun uzadıya
anlatmaya tabii ki gerek var ama bu ancak ayrıntılı bir inceleme yazısında
yapılabilir. Özet geçmek gerekirse 1990 yılından beri performans veren ünlü
piyanist en önemli başarılarını trio formatında kazandı. Brad Mehldau Trio’da
1996’dan 2005’e kadar davulda Jorge Rossy’i
görsek de 2005 yılından bu yana Jeff
Ballard ekibin davulcusu. En
başından beri yanı başındaki basçı ise Larry Grenadier. İlk trio ile Art of The Trio serisi altında harika albümlere ve bazı canlı
kayıtlara imza attılar. 2005’ten bu yana birçok kayıt yaptığı yeni triosunda
özellikle son iki albüm Ode ve Where
Do You Start ile gerçekten trio
caz müziğin sınırlarında gezinmekteler. Brad Mehldau, triosu ile yaptığı
kayıtlar dışında hem solo olarak, hem de birçok ünlü caz müzisyeni ile beraber
albümlerde ve canlı performanslarda yer almakta. İstanbul ve
Antalya konserleri en son kaydettikleri Where Do You Start albümünün
dünya çapındaki turnesi kapsamında gerçekleşti. Neden dünya çapında olduğunu
söyledim? Çünkü modern caz trio konfigürasyonundaki en önemli ekiplerden
birinin turnelerinde iki günü Türkiye’ye ayırabilmesini önemsiyorum. Tabii,
gönül ister ki başkent de son zamanlardaki gerilemesine bir son verip gerekli
girişimlerde bulunsa ve Amerika’dan gelmeleri öyle çok da kolay olmayan bu
seviyedeki müzisyenleri ülkemiz üç gün ağırlayabilse.
Konser öncesi Brad Mehldau
Trio’ya ait, oldukça eskiler dahil, bir sürü kaydın hazır ve nazır konser
salonundaki reyonda bulunduğunu ve oldukça uygun fiyatlarla dinleyicinin
ilgisine sunulduğunu gördüm. Arşivdeki eksiklerimi hemen tamamladım. Antalya
Kültür Merkezi oldukça düzenli
ve bu tür konserler için uygun bir salondu. Dinleyici ise ilgiliydi ama sanki
biraz daha klasik müzik dinleyicisi görünümündeydi.
Performans enerjik başladı
diyebilirim. İlk olarak son albüm Where Do You Start'ta da yer alan ince ince işlenmiş bir Jimi Hendrix’in
efsaneleştirdiği Hey Joe düzenlemesi dinledik. Önce Brad Mehldau, sonra Jeff
Ballard ve en son Larry Grenadier yavaş yavaş parça içerisindeki yerlerini
aldılar. Brad Mehldau'nun kendi bestesi Sanctus ve Beach Boys’dan Brian Wilson’a ait Friends parçası ilk parçayı takiben arka arkaya çalındı. Üç
parçanın ardından kısa bir tanıtım ve parça isimlerinin söylenmesi seansı
gerçekleşti. Sonrasında To Hold
on or to Let Go ve Sonny Rollins’ten Airegin performanslarını
izledik. Son teşekkür ve tanıtım sonrasında Since I Fell for You'ya geçiş yapıldı. Brad Mehldau'nun kendi anlatımıyla tam bir blues
baladı. Bu performans bence konserin en önemlisiydi. Özellikle ekibin diğer
elemanlarının sustuğu ve Brad Mehldau'nun ana temayı başkalaştırarak ortaya
özel bir sanat eseri sunduğu anlar nefesimiz kesildi gerçekten de. Konser
sırasında Jeff Ballard'ın insanı kendinden alan tuşesi ve baget kontrolu ile
gerçekleştirdiği uzunca soloyu hiç unutmayacağım. Brad Mehldau'nun arkadaşının
solosu sırasında piyano taburesi üstünde meditasyon yaparcasına bağdaş kurması
ve bizler gibi Jeff Ballard'a konsantre olması etkileyici bir görüntüydü ancak
bu hoş sahne tabii ki fotoğraf makinelerinin de harekete geçmesine neden oldu.
Konser sonrasında seyirciler doğal olarak Brad Mehldau Trio’dan bis istediler
ve nadir çalınan bir Untitled performansıyla konser sona erdi.
Konser sonrası aklımda
nicedir sormak istediğim sorular ve imzalanacak CD kapaklarıyla kulisteki
yerimi aldım. Burada, pek kimselerle görüşmek istemeyen Brad Mehldau’yu ikna
eden organizasyona gerçekten teşekkür etmem gerekiyor. İlk soru aslında solo
performans da veren trio piyanistleri için hep aklımda olan genel bir soruydu. “Emprovizasyon
gücünüzü tam olarak trio konfigürasyonunda mı solo performanslarında mı
kullandığınızı düşünüyorsunuz?” Brad
Mehldau’nun bu soruya cevabı tam olarak beni tatmin etmese de genel olarak
ikisinden de ayrı ayrı tatlar aldığını ve doğaçlama hususunda çok da
farklı hissetmediğini söyledi. Joshua Redman ile yaptığı bir kayıt içinde Christian McBride ve
Brian Blade’in de yer aldığı güzel bir fotoğrafına imza alırken, Joshua Redman
ile yakın zamanda gerçekleştirdiği turnedeki performanslar sırasında çok mutlu
olduğundan bahsetti. İkinci soru ise Brad Mehldau’nun oldukça fazla kullandığı
rock müzik ile ilgiliydi. Birçok müzisyen ara sıra rock bestelerine
düzenlemeler yapıyor ama Brad Mehldau’nun özellikle canlı ve solo
performanslarında bunlara sık sık rastlıyoruz. Peki rock müzikteki hangi öğe
Brad Mehldau’yu bu kadar etkiliyor. Brad Mehldau’ya göre rock, hayatındaki
diğer bütün etmenlerden daha farklı bir şey değil onun müziğinde. Yani eskiden yaşadığı
ve yapmaktan, dinlemekten hoşlandığı her şey gibi rock müzik de her an onu
etkilemekte ve yeni şeyler yapmak için tetiklemekte.
Kısacası, Brad Mehldau Trio 2
Aralık’ta dinlediğim en iyi performanslardan birine imza attı. Bu üretken ekip
umarım daha da çok albüm yapar, turne gerçekleştirir ve Türkiye’ye bir kez daha
gelir. Eğer gelirlerse ve henüz herhangi bir Brad Mehldau Trio performansı
dinleyemediyseniz, bu sefer sakın kaçırmayın.
No comments:
Post a Comment